26 Kasım 2025 Çarşamba günü KAYÜ-Kayseri Üniversitesi, Uygulamalı Bilimler Fakültesi Konferans Salonu’nda Yunus Sevgisinde buluştuk salonu dolduran öğrencilerle.
KAYÜ “Edebî Düşünce Kulübü”nce düzenlenen “Yunus Sevgisinde Buluşmak” başlığıyla duyurusu yapılan söyleşi etkinliği için Edebî Düşünce Kulubü Danışman Hocası Prof. Dr. İbrahim DURAK Beyefendinin davetiyle çıkıp varmıştım Kayseri’ye…
Sunuculuğunu Esma Nur’un yaptığı söyleşimize başta, Edebî Düşünce Kulubü Danışman Hocası Prof. Dr. İbrahim DURAK Beyefendi, Prof. Dr. Hatice ERKEKOĞLU, Doç. Dr. Ebru Sönmez KARAPINAR, Doç. Dr. Yılmaz DELİCE, Dr. Öğr. Üyesi Kemal YAVUZ hocalarımız ile Edebî Düşünce Kulubü Başkanı Arife Nur KAPUSUZOĞLU ile Edebî Düşünce Kulubü yönetim grubundaki arkadaşları ile KAYÜ’nün farklı fakülte ve farklı bölümlerinden gelen öğrencilerin doldurduğu salonda Afrikalı öğrenciler de vardı Kayseri merkez olmak üzere çevre illerden de okumaya gelenler vardı elbette…
Türk Milletinin gönül dünyasını ilmik ilmik işlemiş olan: Sadece Türk milletinin değil insanlığın da öğretmenleri olan Yunus EMRELERİN, Hacı Bektaş VELİLERİN, Ahi EVRANLARIN memleketi olan bu topraklarda olmanın mutluluğu ve huzurunu yaşadım öncelikle…
Bu insanlar Hayata, olaylara ve insanlara bakarken Hak ve hakikat nazarıyla bakan ve insanı dünyalık süslerine, makamlarına ve güçlerine göre değil, âlemleri Yaratan’ın yaratma ilkesi ve mânâsına göre değer veren, seven: Yaratılışındaki mânâdaki güzelliğiyle buluşturmayı kendilerine varlık sebebi eylemiş özel insanlardır: Halkın tabiriyle; “Gönül Sultanları”dır.
Yunus EMRE, insan gönlünü büyük bir ülkeye benzetir. Mutasavvıflara göre insan gönlü âlemlere sığmayan ALLAH’ı barındıracak kadar büyüktür. Nitekim bu konuda YUNUS şöyle der:
“Gönül Çalab’ın tahtı
Çalab gönüle baktı
Kim gönül yıkar ise:
İki cihan bedbahtı…”
……..
Türk milletinin Gönül Sultanları, insanlığın özlemini her geçen gün daha çok duyduğu değerleri yaşatmıştır insanlığa… İşte günümüz insanı tarihte kalan o güzellikleri aramakta ve özlemini duymaktadır günümüzde de…
Bu gönül ülkesini ele geçirmek isteyen iki ordu vardır: Birisi Şeytanî diğeri Rahmanî ordudur. Bu konuda insanın en büyük düşmanı da kendi nefsidir. İhtiraslarının peşinde yorulan insanın sığınacağı yer: Akıldır… Aklın insana tavsiyesi de kanaattir… Bu konuda insanın karşısına çıkacak olan en büyük düşmanı da kibirdir.
Kibrin ilacı tevazudur. Yunus Emre bu noktada herkese alçakgönüllülüğü ve başkalarına ”sebîl” olmayı öğütler…
Akıl, öfkeye esir olan kimselerin ibadetlerinin de işe yaramayacağını söyler… Öfkenin panzehiri de sabırdır. Ör:
Hz. YUSUF’u kuyuya attıklarında Yusuf kuyudan sabrı sayesinde kurtulur.
AHİ EVRAN, emeğe saygıyı ahilik felsefesiyle yaşatmıştır insanlığa... El emeği, alın teri ve göz nurunu rızık temininde asıl öz kabul eden bu noktadan hareketle de 32 meslek grubunu örgütleyerek Ahilik kurumunu oluşturan büyüğümüzdür.
HACI BEKTAŞ VELİ’NİN insana bakış ve insana yüklediği değer, “İnsan okunacak yüce bir kitaptır!” sözüyle hayat bulmuştur.
YUNUS EMRE’MİZ insana evrensel bakışını “Dört kitabın mânâsı; saklıdır bir elifte!” sözüyle ortaya koymuştur…
“Türkiye Cumhuriyetinin temeli kültürdür!” buyuran Türkiye Cumhuriyetimizin kurucusu Mustafa Kemal ATATÜRK’ümüzün dile getirdiği noktadan hareketle Türk Milletinin öğretmenleri/eğitimcileri olan bu yüce gönüllü insanları öncelikle rahmetle, minnetle, saygıyla ve sevgiyle anıyoruz…
Büyük milletler ve büyük medeniyetlerin arka planında büyük insanlar vardır: Onların yegane gayesi insanı ve insanlığı yüceltmektir.
Anadolu Selçuklu ve Osmanlı Devletiyle vücut bulan Anadolu’daki bin yıllık süreçte çok çeşitli milletlere, çok farklı inançlara yaşattığı gönül medeniyetinin arkasında da bu büyük zatların felsefesi vardır… Kur’an’dan alarak insanlığa sundukları öz insanlık sevgisi vardır…
Yunus Emre’mizin şiirleştirdiği anlatımla insanlığı sevgiye çağrı vardır şu sözlerde:
“Gelin tanış olalım
İşi kolay kılalım
Dünya kimseye kalmaz
Sevelim, sevilelim…”
Anadolu Selçuklu Devletini kuruluş ve çöküş sürecinde yaşanan Anadolu Beylikleri mücadelesi, Dokuz haçlı seferinin göğüslenmesi, sanki bunlar yetmez denilmişçesine yaşanan Moğol zulmünün yarattığı karmaşa içerisindedir bu Gönül Sultanlarının Hak ve Hakikate çağrıları… Onları değerli eyleyen de yaşadıkları sosyal ortam içerisindeki ortaya koydukları insanlık anlayışlarıdır. Onların daveti Kur’an’ın özünden beslenen öz insanlık sevgisinedir.
“Oğuz Kağan Destanı” ve “Dede Korkut” gjbi Islâmiyet’ten önceki edebi eserlerde, insanın dış dünyası yani hayatın kendisi ele alınmıştır. Yunus Emre ise burada, insanı dıştan içe yani kendisine döndürerek, onun içindeki yüce varlığı/Allah’ı idrak ettirmeye, Allah’la buluşturmayayöneliktir... Bu sebeple eser, daha önce gördüğümüz, dışa dönük, dünyevî arzular peşinde koşan, konar-göçer, savaşçı, "alp" tipinden farklı olarak, yeni bir medeniyet ve onun yetiştirdiği insan tipinin oluşumunu da vermektedir. Bu yeni insan tipi de da “veli” tipidir…
Bu durum karşısında Türk şairleri de, mânâ yolculuğunu ve tasavvufi hakikatleri dervişlere telkin edebilecek". eserler yazma gereğini hissederler. Bunun için de en elverişli nazım şekli olarak mesnevî nazım şeklini kullanırlar.
Mevlana, meşhur eseri Mesnevî ile bu konuda bir çığır ·açar ve arkasından takipçileri birbiri peşinden gelir. Mevlana ve Mesnevî’sinin tesirinde kalan Yunus Emre'yi de Risaletü'n-Nushiyye'yi yazmaya iten sebep de budur.
Yunus Emre Türk Halk şiirinin zevk ve ahengini eserlerine yansıtarak anlatma yolunu tercih eder. Halkın zevkine uygun bir Türk tasavvuf edebiyatı meydana getirir. Yusuf Has Hacib’in allegorik bir siyasetname" olarak 1069 Kutadgu Bilig'inden sonra. Anadolu sahasında Yunus Emre’nin "nasihat-name" tarzındaki eseri de Risaletü'n-Nushiyye'dir.
Yunus’un tasavvufî hayat görüşü ile insan anlayışı bütünüyle Risaletü'n-Nushiyye'sindedir.
Yunus Emre, gaflet içindeki kimselerin gözlerini açarak gönüllerini kötülüklerden temizleyip "Dost"a ulaşmayı öğütler. Bu da ancak sevgi ile olur. Sevgiden ırak gözlerin Dost'u görmesi mümkün değildir.
Yunus’un sözü güzel kullanmayla ilgili tavsiyesi de şudur bizlere:
“Keleci bilen kişinin yiizini ag ide bir söz
Sözi pişirüp diyenin işini sag ide bir söz
Söz ola kese savaşı, söz ola kestire başı
Söz ola ağulu aşı bal ile yağ ide bir söz…”
Yunus'un sözleriyle asıl anlatmak istediği, taşavvufi ahlaktır. Tasavvufun esasını da, gönlü her türlü kötülüklerden arındırıp aşkla Allah'a u'laşmak olarak yorumlamak gerekir.
Kayseri’ye gelinir de Seyyid Burhaneddin’in türbesi ziyaret edilmez mi edilir elbet… Biz de öyle yaptık dualarla… Onu bir başka yazı konusu yapmak dileğiyle…
Sözümüzü YUNUS’u işleyen bir şiirimizle noktalayalım derim:
YUNUS EMREM!..
”Yaratılanı hoş görün Yaratan’dan ötürü”
Umut ektim gönlüme, pazarlığı götürü
Nedenler, nasıllar, niçinler, nerdeler?
Unutulmuş sorular, kalkmış aradan perdeler
Sabır kök salmış beynime, çözülmüyor şifreler…
Emir Yunus Atamdan: “Sevelim, sevilelim!..”
Marifet sevmektir, bunu biz de bilelim
Rahmeti çisil çisil, gözlere gönüllere
Emrem Yunus Emre’nin sevdasına aşk gerek
Muhtacız Yunuslara, çağa Yunuslar gerek…
Şerif KUTLUDAĞ
KARŞI/YAKA’DAN… SEVGİLERİMLE…
Yorumlar
Kalan Karakter: