Galatasaray Kulübü, geçirdiği 14 sezonun ardından 19 kupa kazanarak takımdan ayrılacak olan Uruguaylı kalecileri Fernando Muslera için 29 Mayıs 2025 Perşembe günü, RAMS Park'ta basın toplantısı düzenledi. Toplantıya Muslera'nın yanı sıra kulübün başkanı Dursun Özbek de katıldı.
29 Mayıs 2025 Perşembe günü Galatasaray'ın kaptanı Fernando Muslera ayrılığı gözyaşlarıyla açıkladı:
“Yarın -30 Mayıs 2025 Cuma günü- son maçıma çıkacağım. Buraya gelmemi sağlayan herkese teşekkür ediyorum. Buraya gelmem hayatımın en doğru kararıydı. Futbolda başarılar kazandım. Şimdi ailemle birlikte dönüyorum.”
Takım arkadaşlarım olmadan bunları başaramazdım. Çok büyük oyuncular ve hocalarla çalıştım. Başkan da benim burada kalmam için her şeyi yaptı. Kendisi bir abi gibi. Okan Buruk'un da bizim başımıza geçmesi iyi oldu. Kendisi Türkiye'nin en büyük hocası olduğunu gösterdi." Diyerek tamamladı sözlerini…
Verdiği çaba sebebiyle Fernando Muslera'ya teşekkür eden Dursun Özbek, onun için şunları söylüyordu:
"Muslera, artık bizim için yabancı bir futbolcu değil. Artık o bizden biri. Kendisi en zor zamanlarda bile sahada dik duran, mücadeleden kaçmayan ve arkadaşlarına liderlik eden çok değerli bir Galatasaraylı. Son dönemde futbol takımımızın kazandığı başarılarda onun da imzası var. Muslera, güler yüzü ve efendiliği ile Türkiye'deki tüm sporseverlerin gönlünde taht kuran önemli bir isim. Ülkemizde bu gurura sahip olan çok az sayıda kaleci ve sporcu var.”
MUSLERA bir sembol kaleci. Öyle olunca ben de sizlere Türk futbol takımlarında oynamış ve iz bırakmış olan kalecilerden söz edeceğim:
GALATASARAY denildiğinde “Berlin Panteri” lakabıyla hemen Turgay ŞEREN akla gelir. TAFFERAL, SİMOVİÇ, MONDRAGON, HAYRETTİN 14 yıldır da MUSLERA…
FENERBAHÇE’DE; Cihat Arman, İlie DATCU, Harald SCHUMACHER, YAVUZ, Volkan DEMİREL,
BEŞİKTAŞ’TA; Özcan ARKOÇ, Necmi MUTLU, Sabri DİNO, Rasim KARA, Mert GÜNOK
Ülkemizdeki futbol takımlarından bazılarının kuruluş tarihi:
BEŞİKTAŞ; 3 Mart 1903, GALATASARAY; 1 Ekim 1905, FENERBAHÇE; 3 Mayıs 1907 Karşıyaka/KSK; 1912, Altay SK; 16 Ocak 1914 te kuruldu.
Ülkemiz futbolunda “Üç Büyükler” diye isim yapan gerek İstanbul’da kurulan futbol takımlarımız olsun gerekse İzmir’de kurulan ilk futbol takımlarımız olsun kuruldukları tarihlerine baktığımızda Türkiye Cumhuriyetinin kuruluş tarihi olan 29 Ekim 1923’ten daha öncedir.
Şimdi bu tarihi gerçeklikten hareket ettiğimizde futbol takımlarımızın kurulu ş tarihi ve amaçları derin anlam kazanmaktadır.
Beşiktaş'ın ilk renklerinin kırmızı-beyaz olduğu, Balkan Savaşı'nın kaybedilmesi ve Edirne’nin düşmesinin ardından yas işareti olarak kırmızı yerine siyahın kullanıldığı ve siyah-beyaz olarak değiştirildiğini yazar kaynaklar.
Galatasaray Lisesi son sınıf öğrencilerinin 1915’te Çanakkale Savaşlarına gönüllü gittikleri için okulun mezun vermediği bilgisi içimize hem acı hem gurur verir.
Fenerbahçe’nin işgal altındaki İstanbul’da 30 Ekim 1918’de oynanan General HARİNGTON KUPASI’nı alışı, esaret altındaki halkımıza müthiş bir moral olacaktır.
İzmir’deki KSK ve ALTAY’ın da kuruluş gerekçesi aynıdır: İzmir’de yabancı futbol takımları arasında Türk gençliğini temsil etmek ve onları gerektiğinde cephe öncesinde fizik olarak hazırlamaktır.
Futbol takımlarımızın tarihi bizi, aynen kirlenerek akan akarsuların kaynağına gidildiğinde berrak ve tertemiz haliyle buluşturuşuna misal, bir anlam güzelliğiyle buluşturmaktadır.
Günümüzde “Futbol sadece futbol değildir!..” anlayışı, bir yanıyla futbolu kapitalizmin bir aracı haline getirirken, diğer yanıyla da medya aracılığıyla hem toplumsal ayrılıklar için bir gerekçe oluşturmakta hem de toplumları uyuşturmak için kullanılmaktadır.
Futbol takımlarımızın kuruluşundaki gerekçelerden ve derin anlamdan uzaklaşmak, “Ölmeye, ölmeye, ölmeye geldik!..” sloganındaki hastalıklı ruh halini yaygınlaştırmaktadır.
Futbolun bir spor olarak kalabilmesi adına ülkemizde futbolla ilgili her türlü oluşumun, kuruluş tarihleri ve sezon başlangıcı gibi çeşitli zamanlarda Türkiye’mizde futbol takımlarının kuruluş gayelerinin taraftarlarca bilinmesi ve kabulü için gerekli çalışmaları yapmak gibi bir görevi vardır…
ATATÜRK’ün, "Ben sporcunun zeki, çevik ve aynı zamanda ahlaklısını severim" sözü, onun sporculardan beklediği erdemleri özetler. Bu, sadece fiziksel başarının değil, aynı zamanda ahlaki değerlerin de önemli olduğunun tescilidir…
Bu vesileyle biz de Türk futboluyla ilgilenen herkese gerçek profesyonelliğin, takımını sahiplenmenin ve saygınlık kazanmanın, başarının yanında insanî değerlerin de varlığını hatırlatan Muslera’ya spor dünyamıza kazandırdığı değerler için teşekkür ediyoruz…
KARŞI/YAKA’DAN… SEVGİLERİMİZLE…
Yorumlar
Kalan Karakter: