Ne zaman aylardan Haziran’a gelsek heyecanlanırım.
Önce doğanın hasat zamanıdır Haziran: Buğdaylar, arpalar harman olur… Domates, biber, taze fasulye, patetes, soğan, salatalık, kabak, patlıcan vb
Zaten bunca meyve, sebze ve tahıl ürününün pazarlara gelişidir ki Pazar fiyatlarında kışa ve bahara göre önemli oranda bir düşme gerçekleşir…
Tezgahlar tablo gibi çeşit çeşit, rengârenk meyvelerle dolar taşar. Örneğin; Karadut, armut, kiraz-vişne, kavun-karpuz, incir, kayısı, böğürtlen, üzüm, elma, şeftali, zerdali, erik vb
Becerikli tazgâh sahipleri çeşit çeşit meyvelerin renkleriyle doğal ve doğaçlama tablo oluştururlar tegâhlarında ki bakmaya doyamazsınız…
Ben 1954’te Denizli’nin Güney ilçesi doğumluyum. 1960-1970 arasını çok iyi hatırlıyorum; yani bundan 55 ile 65 yıl öncesini. Elektriğin saatlik geldiği, suların mahalle çeşmelerinden alındığı, ilçe ekonomisinin üzüm tütün ve buğdaya bağlı olduğu yıllar. Dolayısıyla çocok ihtiyar demeden hemen herkesin konumuna göre bir şeyler yaptığı yıllar.
Özellikle de Haziran’da oraklarla insan gücüyle arpa, buğday yolumu; devamında da harman yapılan buğdayların günler haftalar boyunca düvenlerle dövülerek samanla buğdayların ayrılırdı.
Bu süreçte büyükler bir yerde burnundan solurken, biz çocuklar için de büyükleri de zaman zaman kızdırma pahasına her şey oyun olurdu.
Buraya kadar doğanın hasat zamanından söz ettik değerli okurlarım.
Buradan aldığım ilhamla şahsen okulların tatile girme dönemlerini de hasat zamanı olarak görürüm haziran ayında. Çünkü ana sınıflarından başlayarak, ilk okul, orta okul, orta öğretim/Lise ve dengi okullar ile Üniversiteler kendi çalışma takvimlerine göre haziranda tatile girerler.
Nitekim geçen hafta 20 Haziran 2025 Cuma günü, Milli Eğitim Bakanlığı’na bağlı okullarda eğitim gören 20 milyondan fazla öğrenci karnelerini alarak, 8 Eylül 2025 tarihinde yeniden okullu olmak üzere yaz tatiline girdiler. 20 milyon öğrencinin yanında 1 milyon 200 binden fazla öğretmen de 3 aylık yaz tatiline girmiş oluyor öğrencilerle beraber.
Bu eğitim yılı aynı zamanda, “Türkiye Yüzyılı Maarif Modeli” kapsamında hazırlanan yeni müfredatın kademeli uygulanmaya başladığı ilk yıl oldu. Yeni müfredat; okul öncesi, ilkokul 1. sınıf, ortaokul 5. sınıf ve lise 9. sınıfta hayata geçirildi
Ortaokul 7. sınıftan itibaren tüm sınıf seviyelerindeki öğrencilerin ücretsiz olarak katılabileceği programda; Metal Teknolojileri, Elektrik-Elektronik Teknolojisi, Bilişim Teknolojileri, Mobilya ve İç Mekan Tasarımı, Konaklama ve Seyahat Hizmetleri, Yiyecek ve İçecek Hizmetleri gibi 12 farklı alanda ve toplam 147 modülde eğitim verilecek.
DİKKÂT!: Kurslara katılmak isteyen öğrenciler, başvurularını e-kurs.meb.gov.tr adresi üzerinden yapabilecek.
2023-2024 akademik yılında ülke genelindeki öğrenci sayısı: 7 milyon 81 bin 289 olarak verilirken; bu öğrencilerin 2 milyon 927 bin 308'i uzaktan ve açık öğretim programlarında okuduğunu da hatırlatalım.
2024 Ocak itibariyle ülkemizde 209 üniversite bulunmaktadır. Bu üniversiteler arasında 131'i devlet üniversitesi 78'si de özel-vakıf üniversitesi statüsünde yer almaktadır.
Nerden bakarsanız bakınız 86 milyonluk ülkemizde bilfiil eğitime muhatap olan 30 milyon civarında insanımız vardır…
İşte bu 30 milyonluk büyük kitle Haziran ayında tatile girdiği içindir “Haziran’dayız Hasat Zamanındayız!..” deyişim değerli okurlarım…
İşte ülkemizde ısrarla korunması gereken bizim zenginliğimiz eğitim öğretimin kapsama alanı içerisindeki 30 milyon insanımızdır.
30 milyon insanımızın çok az kısmı hariç yüzde kahir ekseriyeti genç nüfustur.
Sosyal Medyada sıkça rastladığım otorite bilim insanlarından Prof. Dr. İsmail Hakkı AYDIN, ısrarla “Yapay Zeka Üniversitesi”nin kurulması gerekliliğini haykırmaktadır… Dünya ölçeğinde en genç Profesörlük unvanı alan bilim insanlarından Oktay SİNANOĞLU’nun derdi de Türkçe’mizdir.
Geleceğin dünyasının konumunu belirleyecek olan 1. Sıradaki değer Yapay Zeka olacağından hiç şüphemiz yoktur.
Yahya Kemal Beyatlı’nın “Türkçem, ağzımda annemin sütüdür!..” ve “Türkçenin çekilmediği yerler vatandır!..” dediği; Fazıl Hüsnü Dağlarca’nın da “Türkçem benim Ses Bayrağım!..” dediği Güzel Türkçemiz bizi biz yapan ve var eden en öncelikli değerimizdir. Dinimiz de milliyetimiz de, devletimiz, bayrağımız ve varlığımız da Güzel Türkçemizle birlikte ya vardır, ya yoktur…
Bu bağlamda nasıl ki çiftçiler hasat zamanında ürünlerinin en güzel şekilde korunması için gecelerini gündüzlerine katarlar da üzerine titrerlerse; Türk Milleti olarak bizim de 30 milyonluk genç enerjimizin doğru kullanımı ve yönlendirilmesi için ne gerekiyorsa onu yapmamız gerekmektedir.
Bizim oralarda bir usul vardır hasat zamanında çalışan insanlara “Kolay gelsin, mahsulünüz bereketli olsun!..” denilir Biz de bu duaya misal; Atatürk’ümüzün gösterdiği hedefler doğrultusunda Muassır Medeniyetler üzerinde bir devlet yapılanması yaşayabilmemiz dileğiyle diyoruz..
Ve… “Ne mutlu Türk’üm diyene!..” diyerek noktalıyoruz yazımızı…
KARŞI/YAKA’DAN… SEVGİLERİMLE…
Yorumlar
Kalan Karakter: