Mademki Ramazan ayındayız!
Mademki günlerden cumadır!
Mademki insanız!
O halde geliniz dualaşalım…
Dijital yapılanmanın hepimizi sarıp sarmalaması ve yaygınlaşmasıyla türlü gerekçelerle birbirimize gönderdiğimiz bütün iyi dileklerin birer dua olduğunun farkında mıyız acaba?
Günümüzde seküler yaşamın etkisi altına giren insanlarımız dini olduğunun düşündüğü kelime ve kavramları kullanmaktan şiddetle kaçınırken farkında olmadan da olabilmece özü dua olan mesajları kullanmaktadır.
Gönderilen her mesajın gerisinde yatan psikoloji, “Ben sizi düşünüyorum, seviyorum ve sevgilerimi açıkça söylüyorum… O halde siz de bana, beni düşündüğünüzü ve sevdiğinizi söyleyin!..”dir efendim…
Derinlikli Türk kültüründe İslâm öncesinde “alkış” duanın; “kargış” ile “ilenç” de beddua(kütü dua)nın karşılığı olarak kullanılırdı…
İster alkış deyin isterse dua: Bu kelime kavramlar insanın iç dünyasında pozitif enerji üretmesidir ve önünü göremeyen bir insanın önüne ışık tutarak rahat yürümesine yardımcı olmak misali, iç dünyasında varsa birikmiş sıkıntılı ruh halinin ferahlamasına yardımcı olmaktır.
En basit söyleyişle: Kolay gelsin, İyi günler, günaydın, sabah şerifleriniz hayrolsun, iyi akşamlar, iyi geceler, hoşça kalınız, güzellikler ve iyilikler diliyorum vb sözleri duanın en kolay ve basit söylemleridir…
Bizim sade ve mütedeyyin insanımız bu sözlerin başına Allah kelamını ekleyerek muhatabı için dileğini Allah’a ilettiğini ifade ediveriri sessizce: Allah korusun, Allah’a emanet olunuz, Allah ağzınızın tadını bozmasın, Allah hayırlı şifalar versin, Allah kabul etsin, Allah zihin açıklığı versin, Allah hayırlı iş versin, Allah ayırmasın, Allah bağışlasın, Allah mürüvvetlerini göstersin… Allah akıl fikir versin…
Kargış ya da beddualardan da örnek verecek olursak: Ocağın batsın, boyun devrilsin, gözün çıksın, evin yansın vb Kara topraklara girsin Allah bilinmez dertler versin… Allah tependen baksın… Allah belânı versin!..
Gelin görün ki Türkçemizde çok sayıda beddua sözü olmakla birlikte insanımız çok zorda kalmayınca, çok canı yanmayınca kargış/beddua kelimelerini kullanmaz… Onların olmaması ile ilgili şekle çevirerek, hem kızgınlığını ve öfkesini ortaya koyar hem de muhatabının zarara uğramasına gönlü razı olmaz… Özellikle de anneler çocukları, eşleri ve yakınlarına kızdıklarında bu yöntemi kullanırlar. Ör:
Ocağı sönmeyesice, Gözü çıkmayasıca, Boyu devrilmeyesice, Allah belânı vermesin, Boyun devrilmesin. Gözün çıkmasın, vb
Halkımız alkışı/duasında da, kargışı/bedduasında da mümkün olduğunca açık ve anlaşılır bir dil kullanır. Meramını Türkçemizin en açık şekliyle yerine getirir.
Arapça eğitim almış, toplum psikolojisini dikkâte almayan, anlaşılmaz olmasıyla kendisinin çok önemli ve değerli olduğu havasını vermek isteyen bazı kişiler de dualarını baştan sona Arapça yaparlar… Bu türden ortamlarda anlaşılan yegane söz “Amin!..” ve Ef-Fâtihâ’dır…
Şimdi sözün özüne gelirsek yeniden!.. Modern psikoloji bize alkışların/duaların da, kargış/bedduaların da yerini bulacağını söylemektedir. Nitekim Prof. Dr. Nevzat Tarhan insanın elektromanyetik alanında ayna neronlarının olduğundan söz eder. Tıpkı baz istasyonlarının gönderilen sinyalleri toplayarak cep telefonları misali iyi sözü de kötü sözü de aktardıkları gibi kişi hakkında söylenen güzel sözleri de kötü sözleri de topladıklarını ve ilgili kişiye ilettiklerini söyler…
Bu nokta bize Peygamberimizin “Ya hayır söyle, ya sus!..” ikazını hatırlatıyor… İnancımızın gıybet etme ve dedikoduyu yasaklayışının gerisindeki asıl sebebi hatırlatıyor… “Söz gümüşse sükût altındır!..” sözünü hatırlatıyor… “Çok mal hilesiz, çok söz yalansız olmaz!..” sözünü hatırlatıyor.
Değerli okurlarım; ister mesaj çekelim, ister alkış/dua niyetine söyleyelim sevdiklerimizi hayırla/güzelliklerle, iyiliklerle analım ki anında bizim de içimizde iyilik ve güzellik çiçekleri açsın!..
Halk arasında “ağzı dualı” diye anılan kişilere baktığımızda hep sözü olumluya bağlayan, ümitsiz olmayan, insanlara yaşama sevinci veren kimseler olduğunu görürüz.
O halde; mademki Ramazan ayındayız, mademki günlerden de cumadır!.. buyrunuz dualaşalım efendim… Kazanan biz oluruz. İlk duayı yapan hem kendi içindeki iyilik ve güzellik ışığını uyandırmış olur hem de muhatabına iyilik ve güzellik ışığı tutmuş olur… Değil mi efendim!.. Haydi bugün dualaşalım!..
Bir dua benden olsun; “”Allâh'ım! Ümmet-i Muhammed'e ve insanlığa rahmet ile merhamet eyle!””
Bir dua da şâirimiz Arif Nihat ASYA’dan olsun:
DUA
Biz,kısık sesleriz... minareleri,
Sen,ezansız bırakma Allahım!
Ya çağır şurda bal yapanlarını,
Ya kovansız bırakma Allahım!
Mahyasızdır minareler... göğü de,
Kehkeşansız bırakma Allahım!
Müslümanlıkla yoğrulan yurdu,
Müslümansız bırakma Allahım!
Bize güç ver... cihad meydanını,
Pehlivansız bırakma Allahım!
Kahraman bekleyen yığınlarını,
Kahramansız bırakma Allah'ım!
Bilelim hasma karşı koymasını,
Bizi cansız bırakma Allah'ım!
Yarının yollarında yılları da,
Ramazansız bırakma Allah'ım!
Ya dağıt kimsesiz kalan sürünü,
Ya çobansız bırakma Allah'ım!
Bizi sen sevgisiz, susuz, havasız;
Ve vatansız bırakma Allah'ım!
Müslümanlıkla yoğrulan yurdu,
Müslümansız bırakma Allah'ım!
Arif Nihat Asya
Yorumlar
Kalan Karakter: