Ülkemizde eskiden beri batılıları medeni, insan haklarına saygılı, demokratik açıdan çok gelişmiş olarak gören bir düşünce hakimdir. Batı’nın diğer yüzünü asla görmek istemeyen, siz bu konuda fikir beyan ettiğinizde de, derhal onları savunmaya geçen bir zihniyet hep var olmuştur. Tarihte yaşanan hadiselerin bu günkü medeni Avrupa ile bir ilgisi olmadığını, tarihte yaşananların o dönemde kaldığını iddia edecek kadar gözlerini hakikate kapatmış münevverlerimiz ve fikir adamlarımız ne yazık ki milletimizin de gerçeği görmesine engel olmaktadır. Halbuki Batı toplumlarının bilinen en eski tarihinden bu güne kadar geçen tarihi, kan ile yoğrulmuştur.
Semavi dinler olan Yahudilik ve hristiyanlık, ne gariptir ki aynı Allah’tan geldikleri halde İslamı düşman olarak görmüşlerdir. Daha önceki dönemlerde gönderilen Kitaplar olan Tevrat ve incil mensup olanlar tarafından tahrif edilmiş olduklarından, yüce dinimiz İslam ve O’nun peygamberi olarak hazreti Muhammed(s.a.v.) seçilerek gönderilmiştir. Yani arada mücadele etmek için bir sebep yoktur. Kainatın sahibi olan Allah (c.c.) önceden gönderdiği emirlere ilave olarak ve gönderdiği emirlerde tahrifat yapan insanların kendi koydukları hükümleri din olarak kabul etmelerini ortadan kaldırmak için Kuran’ı Kerimi indirmiştir.
Ancak yahudi ve hristiyanlar ilk günden itibaren Kur’an ve İslam dininin emirlerini kabul edecekleri yerde düşmanlık etmeyi tercih ettiler. Yahudi ve hristiyanların kitaplarında gelecek olan peygamberin vasıfları anlatılmasına rağmen, onlar bu hakikati kabul etmeyip, kitaplarını daha da tahrif etmeyi sürdürdüler.
İlk Haçlı seferinin üzerinden 1025 yıl geçmiştir. Papa’nın bizzat teşvikiyle toplanan Avrupalı Katolik hristiyanların, Anadolu Selçuklu Devleti üzerine yürüyüp, işgal ettikleri yerlerdeki müslüman ahaliyi katlederek KUDÜS’e kadar ilerlemeleri ve sonrasında Kudüs’ün de işgal edilmesiyle sonuçlanan bu sefer, daha sonra hiç ara vermeden bu güne kadar devam etmiştir. Özellikle Türk milletinin islam dinini kabul etmesinden sonra kendileri için tehlike olarak gördükleri İslam’ı yok etmek amacıyla akınlar düzenlemişler ve her defasında tarihin gördüğü en büyük mezalimleri yapmaktan geri durmamışlardır.
Güvenlik açısından dünyanın en tehlikeli yerlerinden biri olan Irak’a, Papa Francis’in düzenlediği ziyaret hem zamanlama, hem de ziyaret edilen bölge ve mekanlar açısından çok önemlidir. İlk olarak Sünni İslam’ın en önemli merkezlerinden biri olarak tarihteki yerini almış olan BAĞDAT ziyaretinin ardından Kuzey Irak bölgesel yönetiminin başkenti ERBİL’e, oradan da Şii’lerin dini lideri Büyük Ayetullah SİSTANİ’yi ziyaret etmek amacıyla NECEF’e geçmesi ve bu arada Irak’ta ki hristiyan nüfusun yoğun olarak bulunduğu bölgeleri ziyaret edip buradaki hristiyan toplumuna Irak’ı terketmemelerini öğütlemesi üzerinde önemle durulması gereken ayrıntılardır.
ABD ve Avrupa’nın kendi kurduğu terör örgütü olan DEAŞ’tan temizlemek maskesi altında girdikleri bölgelerde bulunan Sünni nüfusun Irak’ı terketmesini sağlamak ve hristiyan-şii dayanışmasını tesis etmek, dolayısıyla Irak’ta ki Sünni müslüman varlığının yavaş, yavaş yok edilmesine yönelik bu girişim çok iyi analiz edilmelidir. Dünyayı kasıp kavuran COVİD19 salgınının tavan yaptığı bir dönemde, her gün bombaların patladığı, silahların hiç susmadığı Irak’a adeta ölümü göze alarak yapılan bu ziyaret tarihteki Haçlı seferlerinin devamı niteliğindedir.
Ortadoğu’yu İslam toprakları olmaktan çıkarmak amacıyla başlatılan Körfez savaşının hala bitmediği gün gibi ortadadır. Kendi beslemeleri olan DEAŞ, PKK ve benzeri terör örgütleri vasıtasıyla istikrarı bozulan bu topraklarda nihai hedef Sünni müslüman varlığını yok etmektir. Şİİ-SASANİ yayılmacılığının merkezi olan İran ve Şii’liğin kutsal şehri NECEF, Sünni müslümanların yok edilmesinde en rahat kullanılabilecek vasıtalardır.
Batı siyaseti müslümanlarla savaşı hiçbir zaman bitirmeyecektir. 1.cihan savaşı neticesinde kendisine bağlı kuklaları, petrol zengini Körfez ülkelerinin başına getiren emperyalistler, sonrasında ellerinden çıkan bölgelere operasyon düzenleyerek yeniden kontrolleri altına girmesine çalışıyorlar. SADDAM sonrası Irak ve KADDAFİ sonrası Libya bunun en canlı örneğidir. Yalandan düşman ilan ettikleri İRAN ve onun karşısında görünen VEHHABİ Suudi Arabistan ile dini ve mezhebi belli olmayan BAE yönetimleri emperyalistlerin en büyük yardımcılarıdır.
Batı’nın gizli, açık bu hinliklerine ve aramızdaki kuklaların ihanetlerine karşı tüm müslümanlar uyanık olmak zorundadır.
Selam ve dua ile.