Bu hafta sizlere siyaset dışı ama çok önemli bir meseleden bahsetmek istiyorum. Kimilerinin z kuşağı, kimilerinin zamane gençleri dediği, ama hakikatte senin, benim veya akrabamızın, komşumuzun çocuğu olan 15-25 yaş aralığındaki bir nesil. Yani milletimizin, devletimizin yakın geleceğine şekil verecek olan yarınlarımız. Böyle bir konuyu yazmak elbette çok kolay değil. Ancak hiç kimseyi ayırmadan, gençliğimizin içinde bulunduğu duruma bakınca, istikbalimiz konusunda inanılmaz derecede endişeye kapıldığımız için yazma ihtiyacı duydum.
Konuya önce inanç ve itikat noktasından gireyim. Milletimizin ana omurgasını oluşturan yani kendisini Türk milletinin bir ferdi olarak tanımlayan, ırk anlamında kökeni ne olursa olsun kendisini Türk olarak gören, otuz yaş üzerindeki her vatandaşımız kendisine dini inancı sorulduğunda elhamdülillah müslümanım der. İbadetlerini tam anlamıyla yerine getirmiyor olsa da, inancına laf söyletmez. Ancak aynı insanların çocuklarına baktığımızda durumun öyle olmadığını görüyoruz. Gençlerimizin büyük çoğunluğu, uluslararası ideolojik akımların kurbanı olmuş durumda. İslam dinini kendileri için en büyük tehlike olarak gören hristiyan dünyası, güçle yenemediği müslüman Türk gençliğini olmadık entrika ve hilelerle kendi arzusu doğrultusunda kanalize etmiş görünüyor.
Önceleri Sünni, Şii, Alevi, selefi vb. şekilde bölünen müslümanların çocuklarının, artık anne ve babalarının dininden dahi haberleri yok. Gençlerimize aynı merkezden pompalandığından ve amacının bu milletin çocuklarını özünden koparmak olduğundan emin olduğumuz, Deizm, ateizm ve ılımlı islam gibi akımlar maalesef bütün dünya müslümanlarının arasında yaygınlaştığı gibi, bizim gençlerimizi de korkunç bir şekilde etkisi altına almış durumda. Artık camiyi, cemaati, abdesti, gusülü bilmeyen, yaratılış gayesinden ve İslami değerlerden habersiz bir nesille karşı karşıyayız.
Meselenin ahlaki boyutuna bakarsak buradaki vehametin de diğerinden geri kalır yanı yok. Otuz yıl önce aklımıza dahi gelmeyen korkunç tehlikeler çoğumuzun kapısını çalmış durumda. Uyuşturucu madde kullanma yaşı ilkokul seviyesine düşmüş, zina ve fuhuş ise daha çocuk denecek yaştaki kızlarımızı, dolayısıyla toplumun tamamını tehdit eder hale gelmiştir. Büyük çoğunluğumuz, oğlumuza, kızımıza, torunumuza söz geçirememenin ızdırabı ile boğuşuyoruz. Sokaklarda yarı çıplak şekilde gezen kızlarımız ile uyuşturucu aldıktan sonra kuytu bir köşeye çekilip her şeyden habersiz yatan bu çocuklar bizim çocuklarımız.
Neslimizin ve istikbalimizin selameti açısından içinde bulunduğumuz durumu görmezden gelip, sanki her şey sütlimanmış gibi davranmak, meselenin çözümünü daha da zorlaştıracaktır. Başta devletimiz olmak üzere, her aile büyüğü üzerine düşen sorumluluğu hakkıyla yerine getirmeli, çocuklarımıza, dinimizi, tarihimizi, ecdadımızı ve özellikle kim olduğumuzu öğretmeliyiz. Önce kendimizden başlayarak dini ve ahlaki değerlerimizde olan eksiklerimizi tamamlamalı, çocuklarımızı da bu değerler ışığında yetiştirme derdine düşmeliyiz.
Biz AZİZ Türk milletinin fertleriyiz. Alparslan Han’a Anadolu kapılarını açtıran, Fatih sultan Mehmet Han’a İstanbul’un fethini, Yavuz Sultan Selim Han’a tüm müslümanların Halife’si olma sevdasını veren iradenin şimdiki sorumlularıyız. Her birimiz bir SARICA HAFIZ, bir AKŞEMSEDDİN ve Zembilli Ali Edendi olma gayreti içine girip, neslimizi ve geleceğimizi kurtarmanın yolunu bulmalıyız. Gücümüz yetmiyor, çocuklarımıza söz geçiremiyoruz kolaycılığına sığınmadan, yukarıda da yazdığım gibi, herkes önce kendisini sonra da çocuklarını bu girdaptan kurtarmalıdır.
En kısa zamanda özümüze dönmenin ve kim olduğumuzu idrak etmenin yolunu bulmalıyız.
Selam ve dua ile.