Çığlıklarımız ,kaybedişlerimiz,hüzünlerimiz ,devrimlerimiz hepsi birer şiir olarak ses buldu bu dünyada.
Hepsi acının sesi mücadelenin sesi olmadı mı ?
Şiir ,yattığımız yatağın, gördüğümüz rüyanın, söylediğimiz sözün, yaşadığımız hayatın bir yansıması değil miydi?
Kabusların ardından yazılan kelimeler nasıl da saplanır kalbin en derinlerine.
Sevmek, kaybetmek…
Binlerce şiir doğurtmaz mı sayfalara ?
Şimdi ben yıpranmış birkaç şiir koydum baş ucuma.
Dilime imkansızlığın şarkısını doladım.
Unutulmuş birkaç sevgi sığdırdım yüreğime .
Şiiri nefes belledim, kirli paslı ruhuma.
Nasıl olur da yaşar insan nefessiz ?
Nasıl olurda unutur nefes almayı?
Şiir öyledir işte .
Şiir sokak başındadır, eskimiş bir masada, unutulmuş bir anıda,kaybedilmiş bedendedir.
Sessizliğin sesidir ,seslerin sessizliğidir bazen de .
Acı çeken bir annenin ağıdı , kaybedilmiş bir babanın son sözüdür .
Şiir içidir insanın.
Şiir insanın içindedir.