Yazıya başlarken hayatın içerisinde gözümüzü açtığımız her günün Şehitlerimizin Günü olduğu kabulümü paylaşmak isterim siz değerli okurlarımla.
Nasıl ki gözümüz açtığımız her sabah güne besmeleyle; “Rahîm ve Rahman olan Allah’ın adıyla!” diyerek başlıyorsak, aslında hemen akabinde bir de şehitlerimizin ruhuna bir Fâtihâ armağan ederek başlamamız gerekiyor güne.
Türk tarihine bütün olarak baktığımızda Büyük Hun Devleti'ne âit ilk organize ordunun kuruluş tarihi olan MÖ 209 yılı, Kara Kuvvetleri Komutanlığı'nın da kuruluş yılı olarak kabul edilmiştir. Bu tarihi bile esas aldığımızda tarih boyunca kurulan 16 İmparatorluk ile 48 devletin kuruluş ve yıkılış süreçlerinde devlet ve millet uğruna şehit verilmeyen bir gün var mıdır bilmiyorum.
Bir ayı aşkın bir zamandır Rusya’nın Ukrayna’yı işgaliyle yaşanan süreçte içimizi yakan görüntüler neyse, biz de bunun benzerini 15 Mayıs 1919’da özellikle İngilizlerin desteğini alan Yunan ordularının İzmir’e ayak bastıktan sonraki işgal sürecinde sergiledikleri vahşetle yaşamıştık. Onun için bizlerin bugünleri yaşamamız için canlarını seve seve fedâ etmiş olan azîz şehit ve gazilerimizi her dâim anmamız gerekiyor.
Buraya kadar söylediklerim hayatın kendi akışı içerisinde bizlerin insan kimliğimizle yapması gerekenin bir hatırlatmasıdır. Nitekim çeşitli vesilelerle okunan Mevlîdlerin sonunda yapılan dualarda mutlaka şehitleriz ve gazilerimiz anılmakta ve ruhlarına Fâtihalar gönderilmektedir. Ne var ki, devlet hayatında nasıl ki millî günler ve bayramların bir kutlama ya da anma takvimi varsa şehitlik ve gazilikle ilgili de kutlama takvimi vardır.
Bu konuda devlet bürokrasisi tarafından zaman zaman düzenlemeler yapılmaktadır. İşte bu kanun, yönerge ve yönetmeliklerle yapılan düzenlemeler kağıt üzerinde kaldırsa da hayatın içinde sosyolojik olarak kaldıramamaktadır. Özellikle de google gibi arama motorlarındaki eski bilgiler de yer aldığı için kamu kurumları dahil kutlama ve anmayla ilgili çelişkiler yaşanmaktadır.
Dün 14 Nisandı. Sosyal medyada gün boyunca “14-20 Nisan Şehitler Haftası” bilgileri, afişleri duyuruları ve mesajları dolaştı durdu.
Peki işin doğrusu neydi?
İşin doğrusu şuydu: 27.6.2002 tarih ve 4768 Kanun Numarası ile yapılan düzenlemeyle, “Şehitleri ve gazileri anma günleri” yeniden düzenlenmişti. Buna göre:
18 Mart Günü Şehitler Günü
19 Eylül Günü Gaziler Günü İlân Edilmişti.
24.08.2003 tarih ve 25209 Sayılı Resmî Gazetede de “18 Mart Şehitler Günü Ve 19 Eylül Gaziler Gününde Yapılacak Törenler Hakkında Yönetmelik” yayımlanmıştı. Buna göre önceki uygulamalar yürürlükten kaldırılmış bulunmaktaydı. Yani bu kanundan önce kutlanan “14-20 Nisan Şehitler Haftası” uygulaması ve yönetmeli yürürlükten kaldırılmış bulunmaktaydı.
Aradan 20 yıl geçmiş olmasına rağmen devletin kamu kurumlarında bile bazı yöneticilerin güne dair mesajlar yayınlamaları, bilboardlarda afişli kutlama ilanları astırmaları beraberinde bunu yapmayanlarla ilgili vatandaşın zihninde soru işaretleri oluşmasına sebep olmaktadır.
Şehitler Gününü ya da haftasını konu edinen konunun aydınlatılması ve kamuoyunun bilgilendirilmesine katkı niyetiyle bu yazımız kaleme alınmıştır.
Bu vesileyle biz de şehitlerimizi özlü sözlerle hatırlamış ve hatırlatmış olalım:
“ Allah yolunda hicret edip sonra öldürülen yahut ölenleri hiç şüphesiz Allah güzel bir rızıkla rızıklandıracaktır. Şüphesiz Allah, evet O, rızık verenlerin en hayırlısıdır.” (Hac, 58)
“Allah, mü'minlerden mallarını ve canlarını, onlara (verilecek) cennet karşılığında satın almıştır. Onlar, Allah yolunda savaşırlar, öldürürler ve öldürülürler. (Bu), Allah üzerine hak bir vaattir…” (Tevbe, 111)
“Kim Allâh'a ve Rasûl'e itâat ederse, işte onlar, Allâh'ın kendilerine nîmet verdiği peygamberler, sıddîklar, şehitler ve sâlihlerle beraberdir. Onlar ne güzel arkadaştırlar.” (Nisâ, 69)
“ Kim bu cennet vatanın uğruna olmaz ki feda?
Şüheda fışkıracak, toprağı sıksan şüheda.
Canı, cananı, bütün varımı alsın da Hüda,
Etmesin tek vatanımdan beni dünyada cüda.
…….
“Ey, bu topraklar için toprağa düşmüş asker!
Gökten ecdâd inerek öpse o pâk alnı değer.
Ne büyüksün ki kanın kurtarıyor Tevhîd'i...
Bedr'in arslanları ancak, bu kadar şanlı idi.
Sana dar gelmeyecek makberi kimler kazsın?
"Gömelim gel seni târîhe" desem, sığmazsın.
Herc ü merc ettiğin edvâra da yetmez o kitâb...
Seni ancak ebediyyetler eder istîâb.”
……..
“Ey şehîd oğlu şehîd, isteme benden makber,
Sana âgûşunu açmış duruyor Peygamber.”
Başta Gazi Mustafa Kemal Atatürk ve silah arkadaşları olmak üzere, canları pahasına vatan topraklarını savunarak bizlere Türk Bayrağı altında yaşama şerefini veren Aziz Şehitlerimizi saygı, sevgi ve minnetle anıyoruz.