Değerli okurlarım, 1954 doğumlu olduğuma göre 70. Yılımı yaşıyorum demektir.
70 yıllık ömrümde de 70. Kez Ramazan ayının oruç güzelliğini yaşıyorum demektir. 5-6 yaşlarımda kış ortasında Ramazan orucunu yaşardık. Büyükler de bize “Tekne Orucu” tuttururlardı.
Sizin anlayacağınız herkesle beraber Sahur vaktini yaşar az çok bir şeyler yer, sabah uyandığımızda dayanabildiğimiz kadar dayanır, dayanamadığımız anda da Allah ne verdiyse onu yer Tekne Orucu’muzu tutmuş olurduk: Çocukların oruca alıştırılması için bulunmuş zekice ve yüz güldüren bir uygulama idi Tekne Orucu..
Bir de şimdilerde şehirlerde hasret kaldığımız, gece evin önüne gelip mâniler söyleyerek davulunu çalan Ramazan davulcusunun varlığıydı Sahur vaktini farklı ve anlamlı kılan.
Yaş 40 civarındayken 2. Kez aynı zaman diliminde yaşamıştık Ramazan orucunun güzelliğini… Çok değil 7. 8 yıl sonra yeniden 3. Kez aynı zaman diliminde yaşayacağız oruç ayını.
Niye bunları yazdım derseniz; kış aylarına doğru insan oruç tutarken susamıyor ve su ihtiyacı hissetmiyor. Bu yıl 10 Mart-10 Nisan 2024 arasında yaşadığımız oruç ayında da susamadık ve acıkmadık Allah var!..
Bu geriye sayışın sebebi ise Hicrî takvimin Milâdî takvime göre 10 gün eksik oluşu bu nedenle de her yıl bir önceki yıla göre oruç olsun Kurban Bayramı olsun, Hac olsun 10 gün daha erken gelmesi gibi bir durum yaşıyoruz haliyle…
Ramazan Orucunun yaşandığı süreçle ilgili toplumsal kabuller ve sosyal hayat geçmişten günümüze doğru daha bir esneyerek gelmiştir bugünlere… 50, 60 yıl önce yeme içme yerleri pencerelerine perde çekerlerdi Ramazan boyunca içerisi gözükmesin diyerek!..
Genel anlamda oruç tutmayanlar da oruçluya saygılarından dolayı oruçluymuş gibi davranır, açıktan bir şey yemez içmezlerdi.
Şimdi durum şudur diye sizlere anlatacak değilim. İnsanların Ramazan ayına olan saygılarının nasıl olduğunu kent kent, cadde cadde, sokak sokakevinden dışarıya çıkan herkes gözlemleyebiliyor.
Biz Denizli’den İzmir’in Karşıyaka’sına taşınalı altı yıl oldu. Yani burada 6. kez oruç ayını yaşamış bulunuyoruz. Her bir yıl kendi gerçeğiyle gelip geçiyor: İnsanlar ve insanlık içinde bulunduğu şartların müsaade ettiği ölçüde Ramazan ayının bayram sevincini yaşıyor.
Kent hayatında, küçük yerlerdeki bayram havasını bulmak mümkün olamıyor. Sokaklarda yalnızca çocuklar değil büyükler de gözükmüyor. Komşuluk ilişkileri sembolik. İnancınızı bireysel yaşamak durumundasınız.
Bugün; 11 Nisan 2024 Perşembe günü, Karşıyaka sokaklarında ve sahilinde dolaşırken gözlemlerimi takdim etmek istiyorum sizlere:
Her gün sabah erkenden saat 05.30’dan itibaren Saat07.30’a kadar Karşıyaka cadde ve sokaklarında güne yönelik hazırlıkların telaşı ve hareketliliği yaşanırdı. İşyerlerine gıda maddesi taşıyan kamyonetler, sabah temizliğini yapan çöpçüler, işe yetişme telaşı ile vapur iskelesi ya da İzban durağına doğru telaş içerisinde âdeta koşuşturan insanları dokuz günlük aradan dolayı bu sefer göremedik. Tam tersine suyu çekilmiş havuzlar misali insan gözükmeyen cadde ve sokaklar…Kapalı iş yerleri ile merkez camide bile dört kişilik cemaatiyle kılınan sabah namazı…
İnsanlar uyanmaya başlayıp da kahvaltı faslı sona erdikten sonra gittikçe kalabalıklaşan ve bir insan seli akışına bürünen İzban-İskele arasındaki Kemal Paşa Caddesindeki müthiş hareketlilik… Yürümenin bile beceri istediği caddede sadece yürümüş olmanın keyfini çıkarmak için kenar mahallelerden geldikleri belli olan gencecik çocuklarımız…
Bayram süresince İzban, Metro, Vapur, tramvay, otobüs vbtoplu taşıma araçlarının ücretsiz olması, ana caddede ve deniz kenarında, diğer zamanlara göre çok daha fazla kalabalık oluşunun ana sebeplerinden birisiydi…
Medyaya yansıyan haberlere göre yurt içinde 20 milyon kişi yer değiştirmiş. Varlıklı kesimden binlerce kişi Yunan adalarına geçmiş. Bu türden imkânı olmayan dar gelirli insanımız da bulabildiği toplu taşıma araçları ile daha önce gitmek isteyip de gidemediği yerlere gitme şeklinde değerlendirmeyi tercih ettiği anlaşılıyor bu bayramda da…
İşte Karşıyaka Sahilinden insan manzaraları:
Vapur İskelesi ile Kemal Paşa Caddesin giriş çıkışındaki trafik ışıklarına hemen hemen uyan yok gibi ve insan seli hiç kesilmiyor. Sair zamanlarda yerlere saçılan buğday kapma yarışına giren güvercinler bu sefer insan kalabalığından konacak yer bile bulamıyorlar.
Barış Manço Heykelinin önünde bağlamasıyla konser veren müzisyenin önünde başı açığı başı örtülüsü genç kızlardan doğaçlama bir halay ekibi oluşuveriyor.
Sanki sözleşmişler gibi her yüz metre mesafede bu sefere yeni müzik icra eden bağlama eşliğinde yanık yanık türküler seslendiren müzisyenler… Her birisinin önünde açık bir çantaya gönlünden ne koparsa bırakan ikram sever insanımız…
Çimenlerin üzeri deseniz ayrı bir şenlik: En çok dikkat çeken manzara yere yayılan bir yaygı üzerine bağdaş kurup oturuvermiş olan çocuklu aileler ya da gençler… Bugün ortada kıdemliler yok denecek kadar az…
Oturanların kimisi çay kimisi meyve suyu içerken hemen hemen her birisi ay çekirdeği çitletmekle meşguller… Bir başka benzerlik yenilen ay çekirdeği kabuklarının çimenlere atılması. İçilen pet şişe boşlarının da yine etrafa saçılması…
Bütün bu olanı biteni yadırgamıyorum ve hiç kimseyi suçlamıyorum. Sadece fotoğraf çekmek misali gözlemlerimi paylaşmak istiyorum. Varlıklıların, eğitimli insanların sosyal hayattan çekildiği toplum yapılarında manzara bu şekilde tezahür ediyor işte…
Efendim hepinizin Ramazan Bayramını gönülden kutluyorum değerli okurlarım. Üstelik bugün Cuma yani iki Ramazan Bayramıyla iki bayram buluşması…
ALLAH’tanTürk milletimizi, İslam âlemini ve insanlığı barış içinde sevgi dolu bir dünya gerçeğine kavuşturması dileğiyle…
Sonsuz saygı, sevgi ve selamlarımı sunuyorum…
KARŞI/YAKA’DAN… SEVGİLERİMLE…