Dün, 28 Kasım 2024 Perşembe günü, haber sitelerine düşen bir haberin başlığı böyleydi: “Macar Ordusu Türkçe Öğrenecek!..”
Şimdi de haber metnine bakalım:
“Türk-Macar Kültür Yılı kapsamında, iki ülke arasında önemli bir işbirliğine imza atıldı. Buna göre; Macar asker ve sivil personeline Türkçe dil eğitimi verilecek. Bu konuda Budapeşte Yunus Emre Enstitüsü (YEE) ile Macaristan Milli Savunma Bakanlığı arasında işbirliği protokolü imzalandı.”
Macaristan Savunma Bakanlığı Devlet Sekreteri Dr. Kutnyanszky Zsolt Krisztian, protokole ilişkin yaptığı açıklamada: "NATO müttefiki olan Türkiye ile askeri ve savunma sanayi alanımızdaki işbirliğimizi bugün imzalanan protokol ile kültürel ve eğitim alanında da ilerletmiş olacağız. Bu protokol sayesinde personelimiz, Türk meslektaşlarıyla daha etkin iletişim kurarak askeri ve savunma alanında işbirliğini güçlendirmek açısından stratejik bir adım olacak."
Yazımın başlığında “Macar Ordusu Türkçe Öğrenecek!” de ne olacak? Sorusunun sordum ya!.. Şimdi konuya biraz da farklı açılardan ve farklı pencerelerden bakalım!..
Dünyada modern anlamda sistemli olarak Türkoloji çalışmalarının başladığı ilk yer 1870 yılında Macaristan’dadır.
Türkleri yakından tanıyan, Avrupa’da Germenler ve Slavlar arasında sıkışmış olan, kökenlerini arayan Macarlar, kendi kimliklerini bulmak için bir arayışa girmişlerdir. Özellikle 19. yüzyılda canlanan ulus inşası süreci ile Macarların Hint-Avrupa dillerinden olmayan bir dil kullanma tespiti yönlerini doğuya çevirmelerine neden olmuş ve bu arayış da Macaristan’da Turancılık akımının ve Türkoloji’nin doğmasına yol açmıştır.
Nitekim 1973-1977 arasında DTCF’de Türkoloji okurken dünya dil aileleri şemasında Macarca Ural-Altay dilleri ailesinin Ural kolunda, Fince ile akraba olarak verilir, Türkçemiz de aynı dil ailesinin Altay kolunda gösterilerek Macarca ile uzak akraba olduğu vurgulanırdı.
Macarlar, kendi köklerini araştırmak için
Türk diline, tarihine ve kültürüne ilgi duydular. Bundan dolayı birçok Macar âlimi Türkoloji ile meşgul oldu. Türkler ve Türkçeyle haşır neşir olmak, bir bakıma Macarların kendi tarihlerine ışık tutmaktı. Pek çok Macar bilgini Türklükle alâkalı çalışmış ve bu konuda çok sayıda eser kaleme almıştır.
İlk Macar Türkologları: Gyorgi ALMASSY (1867-1933), Gabor BALINT (1844-1913), Janos ECKMAN (1905-1971), Gyula NEMETH (1890-1976) , Armin VAMBERY (1832-1913)
İlk Macar Türkologlarından birisi László RASONYİ (1899-- 4 Mayıs 1984, Budapeşte, Macaristan),’dir. Aynı zamanda da Eski Türk kavimlerinin tarihi ve Türk-Macar ilişkileri konusundaki çalışmalarıyla tanınan ve Türkiye'deki Hungaroloji Ana Bilim Dalı'nın kurucusudur.
Prof. Dr. László Rásonyi, 1935 yılında Türk dili ve Türk tarihi çalışmalarına katkıda bulunacak bilim adamları yetiştirmek üzere faaliyete geçen Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih Coğrafya Fakültesi'ne Atatürk'ün isteğiyle kürsü kurucusu ve hocası olarak getirilir. Hungarolojinin kuruluşunda çok büyük emeği olan Prof. Rásonyi, Hungaroloji Kütüphanesi'nin kurulmasında da büyük rol oynar…
Rásonyi'nin Türkçeye çevrilmiş eserleri:
Tuna Köprüleri, Türk Kültürünü Araştırma Enstitüsü
Tarihte Türklük, Örgün Yayınları
Türk Devletinin Batıdaki Vârisleri ve İlk M. Türkler, TKAE Yayınları
Doğu Avrupa'da Türklük, Selenge Yayınları
Anadolu'da Hristiyan Türkler
XIII. yüzyılda Macar topraklarında yaşayan Kumanlar vasıtasıyla Macarlarla Türkler iç içe yaşamışlardır. Batılıların Türk dili ile ilgili yazdıkları ilk eser belki de, Codex Cumanicus “Kumanlara Ait Bilgiler‟ adlı kitaptır.
Prof. Dr. Janos Sipoz ise Türk halk müziği üzerine yoğunlaşmıştır. Sipoz, Türk müziği ile Macar müziğini karşılaştırmış ve aralarında büyük yakınlıklar bulmuştur. O, Türk dünyası müziklerini inceleme alanı olarak seçmiştir. 1987’den başlayarak birçok defa Türkiye’ye gelmiş, Kazakistan, Azerbeycan, Kırgızistan‟a gitmiş, Karaçay Balkarlarla ilgilenmiştir. Bu konuyla ilgili 7000’e yakın şarkı toplamış ve şimdiye kadar 8 kitap kaleme almıştır. Sipoz’un kitaplardan başka çok sayıda da makalesi bulunmaktadır.
1881 doğumlu Macar besteci ve etnomüzikolog Bela Bartok, Macar halk türkülerini inceleyip sınıflandırmış, bu çalışmalarla 1920 yılına kadar 10.000 den fazla Macar halk türküsünü derlemişlerdir.
Bizden de DTCF’deki hocalarımızdan Prof. Dr. Hasan EREN iki yıl Macarşistan üniversitelerinde ders verir…
Macarların Eski Türk kavmi Hunlardan geldiği kabulünden hareketle, onların
Türklerle olan yakın ilişkisinden dolayı, aralarında tarihten bu yana bir kültür bağı oluşmuştur.
Nitekim Macar güreşçi ve haltercilerinin mayolarında Hun yazardı. Avrupa ve dünya haritalarında da Macaristan Hungarya=Hun ülkesi olarak isimlendirilmektedir.
Son yıllarda Turan Kurultayı da 2008’den bu yana Macaristan’da düzenlenmektedir. Turan Kurultayı, Orta Asya Türk kökenli halkların geleneksel etkinliğidir ve Ağustos ayının ilk haftasında Macaristan'ın Bugac kentinde gerçekleşir. Bu etkinliğin amacı, Macarlar ile kültürel akrabaları, doğu Türk halkları ve Altay halkları arasındaki Avrasya bozkırının ortak göçebe at kültürü ve geleneklerinin birliğini güçlendirmektir. İlk Kurultay, 2007 yılında Kazakistan'ın Torgai bölgesinde gerçekleştirilmişken, Macaristan'daki ilk Kurultay 2008'de yapılmış ve o günden bugüne sürdürülmektedir.
Sonuç olarak şunu söyleyebiliriz:
Macarların, Macar Ordusunun Türkçe öğrenmesi konusundaki aldığı karar tesadüfen alınmış bir karar değildir. Avrupa milletleri içerisinde, dilleriyle, gelenekleri ve derin tarihleriyle Avrupalılardan ayrı olduklarını gören Macarlar kimlik arayışını sürdürmektedirler. Bu arayış da onları Türklerle akraba oldukları noktasına getirmektedir… Nitekim, 1992 sonrasında başlayan Türk Devletlerinin yakınlaşmasının geldiği TÜRK DEVLETLERİ KONSEYİ’nde Macaristan Gözlemci Ülke statüsünde yer almaktadır.
Bu noktadan konuya baktığımızda Macarlar öncelikle sağlam bir köken ve ulus bilincine kavuşmak istemektedirler. Bu istek de onları Hun Türklerine götürmektedir…
SORU: “MACAR ORDUSU TÜRKÇE ÖĞRENECEK!..” DE NE OLACAK?
CEVAP: YAŞAYIP GÖRECEĞİZ ya da biz görmesek bile YAŞAYANLAR GÖRECEK!..
GÜL/AYDIN… SEVGİLERİMLE…