Bir gün Mecnun çölde Leyla'yı düşünerek gezerken namaz kılan birinin önünden geçer... Namazı bitiren adam "Ey Mecnun beni görmüyor musun da, namaz kılarken önümden geçiyorsun" diye sitem eder. "Ey fani" der Mecnun; "Ben Leyla'yı düşünürken seni görmedim, Sen Mevla'yı düşünürken beni nasıl gördün?"
Biri bir yerde Aşka dair sözler söylerken, aklıma hep bu hikaye gelir.
Ziya Paşa derki, “üslub-u beyan, ayniyle insan”
Yani afilli sözler sağlam bir yüreğin ürünü değil ise anlatmaz insanı. Üslub ( hal ) insanın ta kendisidir.
İnsan O dur ki, söyledikleri ile yaptıkları aynı istikamet üzere yol almalıdır.
Sevmek için, Seni Seviyorum demek gerekmez.
Seni Seviyorum demek, sevmek için yeterli gelmez.
Mesela annem bana hiç seni seviyorum demedi ama küçükken ben seviyorum diye yumurtanın sarısını hep bana ayırdı, beyazını kendi yedi yıllar boyu.
Merhametinde görmüştüm sevgiyi.
Babam da söylemedi hiç bir zaman nur içinde yatsın ama hatırlarım bir keresinde 15’li yaşlarımda karıştığım bir kavgada, 100-150 kişinin içinden tek başına ölümü göze alarak beylik tabancası havada çekip almıştı beni.
Öfkesinde görmüştüm sevgiyi.
Ablam Allah uzun ömür versin, ben seviyorum diye gizlice çerezin içinden Antep fıstıklarını ayırır bana verirdi. Bana hiç söylemedi ama;
Tebessümünde görmüştüm sevgiyi.
Bir kız vardı hiç unutmam, memlekette bir hafta sonu bütün ekip gezmeye gitmişiz. O kadar kötü bir gün geçirmişiz ki, her şey kötü gitmiş, aksiliklerin hepsi benden kaynaklı. O dönüş yolunda aslında bu gezinin süper bir tecrübe olduğundan bahsedip iyi ki gelmişiz diyor, ben üzülmeyeyim diye. Bana söylememişti ama;
Şefkatinde görmüştüm sevgiyi.
Biri vardı sarma yaptı, biri vardı alnımdan öptü, biri vardı üstümü örttü, biri vardı dua etti. Biri vardı melekleri yanından hiç ayırmadı. Dualarıma eşlik etti, Şehirde zelzele oldu endişelendi benim için, üstelik hiç söylemedi bana;
Kalbinde görmüştüm sevgiyi.
Sevdiğini söyleyenlerde olmuştur elbet, elimi tutanlar, gözlerime bakanlar, ama neredeyse hiçbirini hatırlamıyorum.
İşte bu yüzden ben de söyleyemiyorum sevdiğimi. Ama biliyorum.
Sevginin iyileştiremediği karanlık yoktur. Bir insanı sevmek, bir çiçeği sevmek, bir semti sevmek, yaralarınızı sevmek, sabretmek ve ardındakini sevmek. Tüm kötülüklere rağmen yüreğinizden ayırmayın bu ince ahlâkı... Zira Allah, bu dünyayı katlanılabilir kılmak için Hz. Adem'e ilk sevgiyi anlattı..
Ben de dilim döndüğünce anlatmak istiyorum sana,
Şu soğuk günlerde sıkı giyin olur mu?
Hastalık kol geziyor dikkat et gittiğin yerlerde koru kendini.
Beslenmeni hep ihmal ediyorsun, lütfen dikkat et bünyeni zayıflatma.
Geceleri uyurken açma artık şu pencereyi.
Ve üzülme, sabret, dua et…
İnsanın insanla bağıdır sevgi, insanın Allah’la bağıdır.
Sevgi kendi ülkemizde, başkalarının insafına bırakılmış yegâne topraklardır.
Topraklarına Allah korkusu olmayanları sokma.
Senin için hep dua ediyorum, UNUTMA.
Çok sevgili MİKAİL KARDEŞİM, Sanki bir şiir okuyorum. Anlatım böylesine güzel ve akıcı. Sevgiyi anlatma konusunda okuduğum en özgün yazılardan birisi bu da ayrı bir özelliği yazınızın. Sonuç: Dedim ki kendi kendime bu MİKAİL KARADAŞ neden şiir yazmaz acaba? Yoksa yazıyor da ben mi bilmiyorum. Öylesine naif ve öylesine bizden bir yazı ki hayran kalmamak mümkün değil. Yazınızı okuyunca çok duygulandığımı söylemeliyim. Bu türden yazılara öylesine çok ihtiyaç var ki anlatılmaz... Kaleminize, gönlünüze ve kelamınıza sağlık... Kalbî sevgi, saygı ve selamlarımı sunuyorum. Teşekkürlerimle tekraren tebrikler...