9 Mart!.. Bugün “Mimar Sinan’ı Anma Günü!” değerli okurlarım.
Bugünden amaç Mimar Sinan’ın ve eserlerinin tanınması ve korunması için kamuoyu oluşturmaktır.
1973 yazında Ankara’da DTCF’ye ön kayıt için adım attığımda fakültenin bahçesinde gördüğüm Mimar Sinan Heykeli ısındırmıştı beni hem DTCF’ye hem de Ankara’ya.
Kayseri’nin Ağırnas köyünde doğan Sinan, Osmanlı Ordusuna katıldıktan sonra, mahir ustaların yanında çalışır. Yavuz’un ordusuyla 1514’ta Çaldıran ve Mısır seferine katılır. Kanuni döneminde Yeniçeri olur, Haseki olur. 1538’de Moldovya seferinde Prut nehri üzerinde on üç günde kurduğu köprü ile Kanuni’nin takdirini kazanır ve Mimarbaşılığa yükseltilir.
Mimar Sinan mimarlığı süresince: 84 camii, 53 mescid, 57 medrese, 7 darülkurra, 22 türbe, 17 imaret, 3 darüşşifa, 5 su yolu kemeri, 8 köprü, 20 kervansaray, 35 saray, 8 mahzen, 48 hamam olmak üzere; (Eserlerinin 100’ü İstanbul’da olmak kaydıyla) 364 esere imza atar.
Şanlıurfa’da, Fırat üzerindeki Birecik Köprüsünden, Edirne’deki Meriç Nehri üzerindeki Meriç Köprüsü’ne, oradan da Neretva Nehri üzerinde Mostar şehrindeki Mostar Köprüsü Bizim medeniyet tarihimizin dünden bugüne çok önemli mimarî eserlerimizdir.
İvo Andriç, Drina üzerinde yapılan “Drina Köprüsü” romanıyla 1961’de Nobel Edebiyat Ödülünü alırken, Ayşe Kulin’in “Köprü” adıyla yayınladığı romanı da merhum Recep Yazıcıoğlu’nun Erzincan’daki valiliği sırasında Fırat üzerine yaptırdığı köprüden alır konusunu.
Bir zamanların çok sevilen türküsü “Körüden geçti gelin // Saç bağı düştü gelin” ile Barış Manço’nun Kurtalan Ekspres orkestrasıyla seslendirdiği Malabadi Köprüsü sosyal hayatımızda köprü kavramını diri tutan müzik eserleriydi. Bütün dinî içerikli sohbetlerde yapılan hayırlar içerisinde en makbul olanlarından birisinin köprü yaptırmak hatırlatması yanında bir de halk arasında çok söylenen bir de şu sözümüz vardı:
“Geçme nâmerd köprüsünden ko aparsın su seni
Yatma tilki gölgesinde, ko yesin aslan seni.”
Necip Fazıl Sakarya Şiirinde:
“Hani yunus Emre ki kıyında geziyordu
Hani ardında çil çil kubbeler serpen ordu” der…
Bizim inanç sistemimizde mütedeyyin Müslümanları en büyük kaygısı âhirette üzerinden geçecekleri “Sırat Köprüsü”nden düşmeden sağ salim geçebilme ve kurtuluşa erebilme düşüncesidir… Kurban Bayramına verilen önemin kaynağında da Sırat Köprüsünden kurban edilen koçun geçireceği inancı vardır. Onun için –Sağ salim Sırat’tan geçirebilmesi için- de mümkün olduğunca güçlü bir hayvanın kurban edilmesi tercih edilir. Yunus Emre bir şiirinde şöyle der:
“Sırat kıldan incedir, kılıçtan keskincedir.
Varıp anın üstüne, evler yapasım gelir!”
Şu bir gerçektir ki değerli okurlarım:Yapıları yapanlar mimarlardır; Kelimelerin Mimarları da şâirlerdir… İstanbul’a bütün zamanlarda anlam ve ruh kazandıran Şehzade Camii, Fatih Camii devamında da Süleymaniye Camisinde Mimar Sinan’ın imzasını görürüz. Yahya Kemal Beyatlı da “Süleymaniye’de Bayram Sabahı” şiiriyle caminin şiirden muhteşem bir anıtını yapar âdetâ… Bu şiirin duygu dünyasına girebilenlerin gözünde ve gönlünde Süleymaniye Camii daha bir yücelir ve daha uhrevî bir mânâ kazanır.
Sanırım, Türk şiirinde “Köprü” ismini şiir kitabına ilk veren şâirimiz 1969’da Arif Nihat Asya’dır. Bundan 50 yıl/yarım asır sonra bu sefer de Alper İsmail Ünlüer KÖPRÜ adını veriverir 2020’nin son günlerinde TUEM SANAT’tan çıkardığı şiir kitabına.
Konya’da dünyamıza “Merhaba!” derken, hayat yolculuğunda; Karaman, Akşehir, Ordu Perşembe, Samsun Ladik, 9 Eylül Ünv. EYO ile Denizli; devamında öğretmen olarak Şırnak-İdil, Mardin-Ömerli, Ankara-Mamak’la devam eder yoluna…MEB Müfettişi olarak yurdun çok yerinde görev yapar. Bursa Büyükşehir Belediyesi Konservatuarı THM Bölümünü bitirir. Doğa yürüyüşleri onun yolunu Ağrı Dağı Zirvesine vardırır.
Denizli’de 9 Eylül EYO öğrencisiyken başlayan gazetelerdeki yazı yolculuğunda, dergiler, internet siteleri derken şiir baskın çıkar hayatında: 1993’te “Ruh Hıçkırıkları”, 2015’te “Gönül Damıtılarım, Ülküye Şiirler”, 2020’de de “Mavi Düş Soylu Sevda”yı yayınlar. Şimdi de Bursa’da MEB Müfettişi olarak görev yaparken çoğunluğunu 2020’de yazdığı şiirleriyle oluşturduğu “KÖPRÜ Hayalinin Peşinde” kitabını yayınlayıverir.
KÖPRÜ’nün ilk şiiri Köprü’yle başlar ve sürer gider Ünlüer’in şiir yolculuğu. İşte bu yolculuktan sizler için yaptığımız bir seçki:
“Gönülden KÖPRÜ KURDUM, bende sefası,
Baksam da uzaklardan, özlemim biter.
Birleşti kıyıların iki yakası,
Yüreğimden bir yol vardır, O’na gider,
Bilirim oradan, bir ay yüz el eder.
………
Gökyüzünde ay ışığına bakıp gel!
Saçlarına karanfilleri takıp gel!
………
Ne büyük bir sevdaymış sardı ruhumu,
Coşkun ırmak gibi kabıma sığamadım.
………
Ben bir hayalin peşinden koşuyorum.
Koştukça, ta yüreğimden coşuyorum.
……….
Gönül ehli olan, kamil insan ister,
Ulaşıp da bir menzilde duramadım.
……….
Sardı ruhumu bir cennet kokusu
Çekerek dalga dalga yuttu beni.
……
Anadolu’mun kekik kokan dağlarına
Balasagun’umdan, akın akın gelmişiz.
…
İnsana insanca bakıp insan bilmişiz,
Ağlayanların gözyaşlarını silmişiz…
…….
Tarihi adımlar, TAŞTAN KÖPRÜnün,
Yürürken sokaklarında ÜSKÜP’ün.
…
Ve “SIĞAMIYORUM” şiiriyle noktalar bu yolculuğu sevgili şâirimiz ÜNLÜER.
Dolu dizgin giderken meçhule
Ormanlar kadar gür ve dinginim.
Rüyalarda ışık hayallerin;
Dağlar kadar yüce,
Bulutlar kadar mavi,
Atmosfer kadar geniş…
Göğü kucaklıyorum ha bire
Sığmıyor,
Sığamıyorum hiçbir yere…
SEVGİYLE….
Kaleminize sağlık Şerif Hocam. Sizin öğrenciniz olmak ayrı bir gurur.