9 Mayıs 2024 Perşembe günü saat 15.00'te Tınaztepe DEÜ=Dokuz Eylül Ünv. Kütüphane Konferans Salonunda, Türk Dünyası Araştırmaları Enstitüsü Öğretim Üyesi, Dede Korkut kitabı Türkistan Nüshasını ortaya çıkarıp insanlığın yararına sunan Prof. Dr. Metin EKİCİ Hocamızın "Dede Korkut ve Türk Gençliği" başlığıyla sunduğu konferansını dinledik.
Bu güzel ve çok anlamlı sunuma daveti içinde Buğra Kılınçarslan’a ve arkadaşlarına misafirperverlikleri için teşekkür ediyoruz…
Büyük Türk Destancısı ve Bilgesi, Aynı Zamanda UNESCO tarafından “İnsanlığın Somut Olmayan Kültürel Mirası Temsili Listesi”ne kaydedilmiş olan, bundan dolayı da artık insanlığın ortak ve en özgün medeniyet unsurlarından bir değeri olan DEDE KORKUT/KORKUT ATA'’nın konu edildiği bir konferansı bu konunun yetkin ismi Prof. Dr. Metin EKİCİ Hocamızdan bir kere daha dinlemenin zevkini ve keyfini yaşadık.
Bir kere daha diyorum çünkü sevgili EKİCİ Hocamızı daha önce de Çiğli İlçe Millî Eğitim Müdürlüğü’nün düzenlediği konferansında dinlemiştim. Haydi bir de reklam olsun PAÜ=Pamukkale Ünv’de görevdeyken “Türk Ocakları’nın 100. PAÜ’nün 20. Kuruluş Yılı Anısına düzenlenen “Türk Tefekkür Dünyası” başlıklı sempozyumda hocamızın panel yöneticiliği yaptığı aynı masada tebliğimizi sunmuş, ayrıca da hocamızın bildirilerini dinlemiştik.
DEÜ’deki “GENÇ ZİHİNLER TOPLULUĞU”nun, 2024’ü Ziya Göklap(1876-1924)’in ölümünün 100. Yılı dolayısıyla “Ziya GöklapYılı” kabulü ve ilanı dolayısıyla düzenlediği “Dede Korkut ve Türk Gençliği” başlıklı konferansın veciz açış konuşmasını yapan topluluk başkanı Muharrem TURGUT Ziya Gökalp’in LİSAN MANZUMESİ’ni seslendirmesiyle başlayan konferansı salonu dolduran ünv. öğrencileri ve konuklarla birlikte biz de büyük bir ilgi ve merakla dinledik.
Prof. Dr. Fuat Köprülü'nün "Bütün Türk edebiyatını terazinin bir gözüne Dede Korkut Kitabı'nı da diğer gözüne koysanız Dede Korkut ağır basar.” Sözleriyle takdim ettiği, Dede Korkut’u ve Türk Gençliğini konu alan Prof. Dr. Metin EKİCİ Hocanın konferansından alabildiğimiz notlar:
“Allah Allah demeyince işler düzelmez, kadir Tanrı vermeyince er zenginleşmez. Ezelden yazılmasa kul başına kaza gelmez, ecel vakti ermeyince kimse ölmez, ölen adam dirilmez, çıkan can geri gelmez. Bir yiğidin kara dağ yumrusunca mali olsa yığar, toplar, talep eyler, nasibinden fazlasını yiyemez. Gürüldeyip sular taşsa deniz dolmaz. Kibirlilik eyleyeni Tanrı sevmez, gönlünü yüce tutan erde devlet olmaz.” Bu giriş İmanın Şartlarının Türkçe söyleyişidir.
Dede Korkut anlatıları bir destandır: Hikaye ya da masal değildir.
Dede Korkut anlatıları Altaylardan Tuna’ya kadar bütün Türk boylarının ortak aklıdır.
Dede Korkut’un 4 yazma nüshası vardır: 1. Almanya’da Dresten’de 2-. Vatikan Kütüphanesinde 3. “Dede Korkut Kitabı Türkistan / Türkmen Sahra Nüshası Soylamalar ve 13. Boy - Salur Kazan'ın Yedi Başlı Ejderhayı Öldürmesi” Metin Ekici tarafından ortaya çıkarılan ve Ötüken Neşriyet tarafından “13. Boy - Salur Kazan'ın Yedi Başlı Ejderhayı Öldürmesi” adıyla yayınlanan nüsha 4. 2002’de Bursa’da ortaya çıkarılan nüsha. Prof. Dr. Ersen Ersoy’un verdiği bilgiye göre Bursa Büyükşehir Belediyesi Muradiye Kuran ve El Yazmaları Müzesinde, Mehmet Bey’in kendisine mesajında Dede Korkut hikâyelerinin bir nüshasının bulunduğu bilgisini kendisine iletmesiyle nüsha ortaya çıkar.
Dresten nüshasını haber veren 1816’dan 1916’ya kadar kitap hakkında bir kayda rastlanmaz.
Dede Korkut’un yazıldığı dönemde Arapça ve Farsçanın hakim olduğu dönemde Oğuzca yazılması yazarındaki Türkçe kaygısının bir göstergesidir. Sıradan yazıların nâme ya da risale diye adlandırıldığı bir dönemde “Kitab-ı Dede Korkut…” denmesi kitaba duyulan saygının ve kutsamanın bir göstergesidir.
“Resul aleyhisselam zamanına yakın bayat boyından korkut ata
dirler bir er kopdı. Oguz’un ol kişi tamam bilicisiydi . Ne der ise olur idi. Gâyibden dürlü haber söyler idi. Hak teala anun gönline ilham eder idi. Korkut Ata ayıtdı : Ahır zamanda hanlık gerü Kayı’ya değe… Kimsene ellerinden almaya. Ahır zaman olup kıyamet kopınca bu dedügi Osman Neslidür. İşde sürilip gedeyorır…” Bu sözler yazarın Osmanlı Devleti Murat ya da Yıldırım döneminde yaşadığını işaret ediyor.
Dresden’de 12, Vatikan’da 6 boy yer almaktadır. 3. Nüshayı 2019’da Bayburt’ta yapılan Dede Korkut konulu sempozyumda 13. boyu “Salur Kazan'ın Yedi Başlı Ejderhayı Öldürmesi” başlığıyla bilim dünyasına sunduk.
Ben özellikle “Türkistan / Türkmen Sahra Nüshası”deyimini bilinçli olarak kullandım. Çünkü Batılıların ısrarla kullandıkları ve bize de kabul ettirdikleri Orta Asya terimi muğlak bir ifadedir yeri yurdu ve sahibi belli değildir. Oysa Türkistan dendiğinde mekanın sahipleri ve ruhu ortaya konmaktadır.”
Boğaç Han boyunda, Türk kültüründe isim almak için mutlaka toplum yararına bir iş yapmak gerektiğine dikkat çeken Ekici Hocamız bu boy çerçevesinde. devlet protokolü töresine, çocuksuzluk sorununa, aile kavramının önemine, yenilmesi gereken bir güç olarak boğa motifine, boğanın kurban edilmesine, bab-oğul çatışmasına, Oğuz’un yeni beyinin Boğaç oluşuna, ziyafet kültürünün devletin açları doyurması, çıplakları giydirmesinin sosyal devlet olgusuna dikkat çekerken günümüzle ilgileri üzerinde durdu.
Dede Korkut Destanının bütünüyle, Türk milletinin ana değerlerinin işlendiği bir anlatı olgusuna dikkât çekti Ekici Hocamız…
Bu değerlerin Türk gençlerince benimsenip hayata geçirilmesinin millî varlığımızın devamlılığını sağlayacağına da işaret ederek Sözlerini tamamladı Ekici hocamız.
Prof. Dr. Metin EKİCİ konuşmasını tamamladığında kendisine teşekkür belgesi takdimi için beni sahneye davet etmeleri de günün benim açımdan en büyük ve anlamlı sürprizi olmuştu.
Sözün burasında EKİCİ Hocamıza verdiği bilgiler için teşekkürlerimizi sunarken, tebrik ve teşekkürlerin sunulması gereken bir diğer isim de DEÜ’deki “GENÇ ZİHİNLER TOPLULUĞU”nun, başkanı Muharrem TURGUT ile topluluk arkadaşlarıdır.
İnsan bu türden konferansların ve buluşmaların özellikle üniversitedeki öğrenci topluluklarınca düzenlenmiş olmasından dolayı heyecan duyuyor ve gelecek adına umutlanıyor elbette…
Sözü Ziya Gökalp’in LİSAN MANZUMESİ’yle noktalayalım:
Güzel dil Türkçe bize,
Başka dil gece bize.
İstanbul konuşması
En sâf, en ince bize.
Lisanda sayılır öz
Herkesin bildiği söz;
Mânâsı anlaşılan
Lûgate atmadan göz.
Uydurma söz yapmayız,
Yapma yola sapmayız,
Türkçeleşmiş, Türkçedir;
Eski köke tapmayız.
Açık sözle kalmalı,
Fikre ışık salmalı;
Müterâdif sözlerden
Türkçesini almalı.
Yeni sözler gerekse,
Bunda da uy herkese,
Halkın söz yaratmada
Yollarını benimse.
Yap yaşayan Türkçeden,
Kimseyi incitmeden.
İstanbul'un Türkçesi
Zevkini olsun yeden.
Arapçaya meyletme,
İran'a da hiç gitme;
Tecvîdi halktan öğren,
Fasîhlerden işitme.
Gayrılı sözler emmeyiz,
Çocuk değil, memeyiz!
Birkaç dil yok Tûran'da,
Tek dilli bir kümeyiz.
Tûran'ın bir ili var
Ve yalnız bir dili var.
Başka dil var diyenin,
Başka bir emeli var.
KARŞI/YAKA’DAN… SEVGİLERİMLE…