Ekonomi mi? Pandemi mi?
Yayınlanma :
11.02.2022 09:30
Güncelleme
: 11.02.2022 09:42
Gün geçmiyor ki yakın akrabalarım ve arkadaşlarımdan aynı gün içinde COVID oldum ne önerirsin telefonu almayayım. İnsanlar korkuyor. Yazılı ve görselmedyadaki röportajlarımdan, sosyal medya hesaplarımdan takip edenler benim bugüne kadar öngördüğüm her fikrin gerçekleştiğini bildiklerinden akıllarına ilk gelen referanslardan biri ben oluyorum. Klinisyen olmadığım halde vatandaşların endişeli sorularına bilimin doğrularıyla cevap vermeye çalışıyorum. Sorular içinde “Bu hastalık ne zaman bitecek?” tabii ki en sık sorulanı. Dünyada 2 yıldır yaşam kahır mektubu haline geldi. Hastalığın etkisiyle ayrıca ekonomik sorunlar da büyüyerek devam ediyor. Sağlık nedeniyle çalışılamayan günler, maliyetlerdeki anormal artış, dövize bağlı ürün/üretimde %100’ü aşan maliyet artışları insanlardaki depresyonu katlıyor. Ekonomik sıkıntıların neredeyse hastalığı unutturdu. İnsanlar hastalığını saklıyor, çalışmaya devam ediyor, test yaptırmıyor ve hastalığın hızla yayılmasına katkı sağlıyorlar. Her gün 100 binlik vakalar, 200’ü geçen kayıp haberleri resmi kaynaklardan duyuruluyor. Sağlık hizmeti açısından diğer ülkelerden çok daha iyi bir sınav verdiğimizi, ama ekonomik sorunlar açısından ne yazık ki sağlık alanında geride bıraktığımız ülkelerden daha sıkıntılı bir süreci yaşadığımızı söylemek zorundayım. Ülkenin siyasi olarak kamplaşması olması Türk halkının karakterine hiç bağdaşmayan hastalık haberine “Geçmiş olsun, şifa diliyorum” demeyi unutturduysa insanlığımızı da sorgulamalıyız. Sorunlar var, çözüm yolları da var. Ama kin ve nefret duygusunu körükleyen ifadelerle bu çözümleri yaratmak olası değil. Sağlık, eğitim, spor gibi siyasetin uzak durması gereken alanlarda inadına bir tarafgirlik sonucu kangrene götürecektir. Hükümetin, tüm olanaklarıyla mevcut kaosu çözecek ya da hafifletecek enstrümanları acilen devreye sokması kaçınılmazdır.
Pandeminin tüm dünyada yaratmış olduğu ekonomik buhrandan elbette ülkemiz de nasibini aldı
Faizin düşük olması ne yazık ki kredi faizlerine hiç yansımamaktadır. Bankaların verdiği ticari, bireysel kredilere lütfen bir bakın.
100.000 TL/24 ay vadeli kredilere baktığımızda aylık faiz oranları: HSBC %3,19; Garanti bankası %2,8; Şekerbank %2,5; İş bankası %2,2; ICBC %2,07; Fibabank %1,95; Ziraat bankası %1,94; QNB %1,89; TEB %1,85; Halk bankası %1,71 ile bireysel tüketici kredisi veriyor.Bu 10 bankanın yıllık ortalama faizi %26,52 (en yüksek %38,28 – en düşük %20,52). Yani TCMB’nın faizinin iki katı neredeyse.
Türkiye Cumhuriyeti Merkez Bankasının faiz oranı 16/12/2021 tarihinden beri %14’tür. Gelecek toplantı 17/02/2022’de yapılacaktır. Bu duruma bir çözüm bulunmazsa önümüzdeki aylarda büyük şirketler dahil ciddi sıkıntıların kapıda olduğunu, ödenemeyen kredi kartları, ev taksitleri, kredi borçları nedeniyle bireysel ve ticari bir çöküşün oluşmasının önüne geçebilecek tek güç mevcut hükümetin gerçekçi ve ivedi olarak çözüm yaratmasında gizli. Evet benim hesap kitapla aram orta ölçekli bir işletmenin büyük ortağı ve devlet memuru olarak bu kadar esas işimize Pandemiye dönelim.
Tüm dünya genelinde vaka sayıları inanılmaz arttı. Nispeten hafif geçiyor olması bir avantaj. Ama aşısız olanlara karşı tam bir Azrail gibi ölümcül seyrediyor. Aşısızların enfekte olması yeni varyantların da ortaya çıkmasına zemin hazırlıyor. Bizleri de riske atıyorlar. Bu durum aşısızların bir an önce aşılanmasını daha da önemli hale getirdi. Dünya üzerindeki sosyoekonomik, sağlık, jeopolitik sorunların arasında aşı karşıtlarını ikna etmek için tüm ülke otoriteleri yoğun çaba sarfediyor. Bence bu aşı karşıtlığı hep söylüyorum BİYOTERÖRİZM’dir. İnsanlara 2 yıldır maske takın, evden mecbur olmadıkça çıkmayın, çocuklarınızı uzaktan eğitime adapte edin, sosyalleşmeyin diye yapılan yoğun baskılar artık insanların dayanma sınırlarını zorlar hale geldi. Kısa süreliymiş gibi algılanan katlanılacak sıkıntılar 3. Yıla girince tepkisel saçılmalar başladı. Ülkelerin otoritelerine karşı bir itaatsizlik, boşvercilik başladı ve ödenen bedellere rağmen insanlar ilk günlerdeki kalıplara dönmemekte ısrarcılar. Aşı ve ilaç çalışmaları son hız devam ediyor, tabii ki insanlık bu felaketi de yenecektir. Ama bedelleri şimdiden dünya savaşlarında ölenlerden daha fazla insan kaybına yol açmıştır. İş gücü kayıplarını hesaplamaya kalksak trilyonlarca dolarlık kayıpları belki de okuyamayacağız. 400 milyon insan enfekte oldu, 58 milyon insan öldü. Bunlar resmi veriler, inanıyorum ki gerçek kayıplar ve vakalar bunun çok üzerindedir. Dünyada pek çok ülke bu tip verileri gerçeğe yakın takip edemiyor. İnsanlara aşı olmayı özendirecek dili ve verileri artık farklı yollardan anlatmak lazım. Ölen sayısı, aşılanan sayısı, hastalanan sayısı gibi rakamsal açıklamalar bence halk üzerinde etkisini yitirdi. Bir önemli konuda 5 yaş üzeri çocukların aşılanması. Bu konuda daha hızlı ve gerçekçi analizlerle yola çıkılmalı. Ebeveynler mevcut kabul görmüş aşılara güvenecek şekilde bilgilendirilmeli.Ne yazık ki, çocuk yoğun bakımlarında da COVID-19 ile hasta bebekler yatıyor, bu bilgiler dünya kamuoyuna yansıyor. Aileler okul/eğitim ile hastalık arasında sıkıştı. Kalıcı bir çare için her kapıyı çalıyorlar. Eğitimin aksamasının önüne geçemezsek 20-25 yıl sonra dünyaya şekil verecek bu kuşak çocukların ciddi boşlukları olacak.
Üç yıla yakın zaman içinde dünya hiçbir hastalıkla bilgilenmediği kadar Coronavirüsler, SARS-CoV-2, Pandemi, Mutasyon, Varyant kavramları ile bilgi bombardımanına uğradı. Kafalar dolu ama karışık. Birilerimiz bu işi baştan ve halkın kafasında anlaşılır düzeyde toparlamalı. Bence sağlık bakanı yerine bu alanda uzman başka isimler resmi ağız olarak bilgilendirme yapmalı artık. Bir bakan bu kadar çok yıpratılmamalı. İnsanlar bakanların Süpermen olmadıkları bilmeli. Çok gördüğünüz hastayı nasıl kanıksarsanız, Sağlık Bakanımızın açıklamaları da her gün aynı içerikle artık kimse üzerinde istenen etkiyi bırakmıyor. Atasözümüz der ki, “Sık gitmek dostuna yatar sırt üstüne, seyrek git dostuna kalksın ayak üstüne.” Sağlık Bakanımızın Pandemi başından beri geçirdiği uykusuz geceleri, çabalarını yakinen bilen ve takdir eden bir hekim olarak medya önünde bu kadar çok yıpratılmamasının gerektiğini düşünüyorum. Diğer ülke Sağlık Bakanları, Dünya Sağlık Örgütü yetkilisi ve benzer değerli konumdaki hiç kimsei bu kadar ön cephede hedef olmuyor. Sağlıklı günler dilerim.
Yorum Yazma Kuralları
Lütfen yorum yaparken veya bir yorumu yanıtlarken aşağıda yer alan yorum yazma kurallarına dikkat ediniz.
Türkiye Cumhuriyeti yasalarına aykırı, suç veya suçluyu övme amaçlı yorumlar yapmayınız.
Küfür, argo, hakaret içerikli, nefret uyandıracak veya nefreti körükleyecek yorumlar yapmayınız.
Irkçı, cinsiyetçi, kişilik haklarını zedeleyen, taciz amaçlı veya saldırgan ifadeler kullanmayınız.
Türkçe imla kurallarına ve noktalama işaretlerine uygun cümleler kurmaya özen gösteriniz.
Yorumunuzu tamamı büyük harflerden oluşacak şekilde yazmayınız.
Gizli veya açık biçimde reklam, tanıtım amaçlı yorumlar yapmayınız.
Kendinizin veya bir başkasının kişisel bilgilerini paylaşmayınız.
Yorumlarınızın hukuki sorumluluğunu üstlendiğinizi, talep edilmesi halinde bilgilerinizin yetkili makamlarla paylaşılacağını unutmayınız.
Yorumlar
Kalan Karakter: