Afete dirençli İzmir
Yayınlanma :
24.02.2023 16:06
Güncelleme
: 24.02.2023 16:06
Sevgili okuyucularım, uzun zamandır size ulaşamamış olmaktan son dere üzgünüm. Akademik ve sosyal hayattaki tsunamiler nedeniyle benim hayatımda da türbülanslı bir dönem geçiyor. 6 Şubat 2023 günü ülkemiz, dünyanın benzeri görülmemiş ikili deprem sarmalı ile çok geniş ölçekli bir afet yaşadı. Kaybettiğimiz canlara rahmet, yaralılara şifa, tüm depremzedelere de bir an önce huzur ve güvenlikli bir yaşam diliyorum. Sonrasında iki ayrı deprem daha Hatay ilçelerini etkisi altına aldı ve 50 bine yakın canımızı bizden koparırken, binlerce vatandaşımızda da kalıcı bedensel ve ruhsal hasarlara yol açtı. Türkiye’nin yaklaşık 1/8’ini etkileyen bu deprem mevcut afet hazırlık planlarını da alt üst etti. Depreme Dirençli Kentler için ne yazık ki siyasi kaygılar devleti ve yereldeki yöneticileri, ekonomik kaygılar mal-mülk sahiplerini, ekonomik aç gözlülük de binaları inşa edenleri kör ediyor. Anadolu tarih boyunca binlerce depremle medeniyetleri yok etmiş bir coğrafya. Yani burasını vatan edinmişler için şaşırtıcı bir durum söz konusu değil.
Depremde yapılacaklar aynen denize atılan bir taşın oluşturduğu halkalar gibi planlanır. İlk halka o konutta bulunan kişilerin yapması gereken hazırlıkları ve deprem anında bir arada kalarak soğuk kanlı bir şekilde yaşam üçgeni içinde korunmayı öğrenmekten geçiyor. Dolapları duvara monte etmek, açık dolaplarda kırılacak cam/porselen malzemeleri en alt raflara yerleştirmek gibi basit önlemler önemli Aile olası bir deprem için evlerinde nerede toplanacaklarını önceden belirlemeli o alanda bir düdük, el feneri, yedek pil, konserve gıda, yeterince su olan bir yaşam destek çantası hazırlamalı. Cep telefonlarına AFAD’ın mobil uygulamasını, İzmir’de yaşayanlar ayrıca ACİL İZMİR uygulamasını mutlaka indirmeli. Cep telefonlarının şarjını devamlı dolu tutun, afet çantanızda dolu bir powerbank ile şarj kablosunu da koymayı unutmayın. Pek çok canımız telefonlar sayesinde yaşama tutundu.
İkincil halka apartman ve mahalle komşularının yardımlaşmasını içeriyor. Burada da kurtulanlar diğerlerinin yardımına koşmalı. Apartmanda oturanların yerleşik kayıt sisteminde doğru şekilde kayıtlı olması yönetici tarafından sağlanmalı. Mahalledeki toplanma alanları öğrenilmeli. Binalardan uzak durulmalı, tsunami riskine karşı denizden uzak yüksek yerler tercih edilmeli.
Üçüncü halka yereldeki afet kurtarma ekiplerinin devreye girmesiyle başlayan profesyonel kurtarma çalışmalarıdır. Yerel yetkililer su, doğalgaz ve elektrik akımını ilk 1 saat içinde kesmeyi hedeflemiştir. Olası yangın, patlama, su basması gibi ek tehditler ortadan kaldırılır. Çok olası burada görevli kişilerden de depremde evi, ailesi, kendisi zarar görmüş yetkililer olacaktır. Bunların yedekleri de hazırlanmış olmalıdır.
Son halka çevre iller veya ulusal/uluslararası afet kurtarma ekiplerinin bölgeye intikalidir. Kızılay, AFAD, AKUT, Askerimiz, Emniyet kuvvetlerimiz, eğitim almış organize birimlerden oluşan bu profesyonellerin ekipman, arama kurtarma köpekleri, sonar, ısı sensörü gibi pek çok özel aleti kullanarak afetzedelerin yardımına koşması planlanmıştır.
Şimdi bu bilgiler ışığında devlet nerede? Sorusuna daha vicdani yaklaşmak gerektiğini anlamışsınızdır. Eksikler, yanlışlar, plansızlıkları bir kenara bırakalım. Kızıla 54.000 çadır göndermiş ilk günü takiben, Kızılay başkanının ağzından verilen bilgi. Daha çok çadır ve konteyner stoğumuz olmalıydı, olabilirdi bu veya benzer bir depremin ayak sesleri kapımızdayken en kötü senaryoya göre hazırlık yapılmalıydı. Deprem bölgesi çok geniş bir alan, gerçekten büyük bir afet dolasıyla en örgütlü yerel afet timlerinden de ölenler oldu, evleri yıkıldı, canlarını zor kurtardılar, yaralandılar, kollarını, bacaklarını kaybettiler. Bu nedenle de afet eylem planının gereği görev yerlerinde olamadılar. Yapı stoğunun kötülüğü, yerleşim yerlerini sanki doğayla inatlaşırcasına özellikle fay hatları üzerine inşa edilmiş olması bu kadar kaybın ana nedeniydi. Üstüne bir de bina teröristi demekten çekinmediğim müteahhitlerin çıktığı kaçak katlar, yapıları yönetmeliklere aykırı malzeme ile üretmeleri, zemin etüdüne uygun inşaat yapmamaları bir yanda, alt katlardaki dükkanlarında yer açmak için hain komşuların kestiği kolonlar her gün selamlaştıkları insanların aleni ölüm fermanıydı. Bunları denetlemeyen yetkililer de bence azmettirici rolündeydi. Görevlerini hakkaniyetle yapmadılar.
Sıra son halkaya geldiğinde yıkım o kadar büyüktü ki, komşu şehirlerden gelen yollar yıkılmıştı, şehirlere giriş ve çıkış neredeyse kilitlenmişti. Depremden araçları ile uzaklaşmaya çalışanlar, deprem bölgesine yardım malzemesi getiren TIR/kamyonlar yolları iyice kilitledi. Komşu illerden deprem bölgesine intikal etmesi planlanmış asker, polis, Kızılay görevlisi, AFAD ekipleri de bu depremde kendi canlarını kurtarmaya çalışıyordu. Bu karmaşa devletin zafiyeti olarak gündeme geldi. Aslında bu büyüklük ve yaygınlıkta bir afet için kim olsa yetersiz kalabilirdi.
İlk günden beri en önemli gereksinim başları sokacak güvenli bir ortam (çadır, konteynır vs), tehlike oluşturmayacak ısıtıcılar, battaniye, yastık ve kamp tarzı açılır kapanır yataklardı. Yemek, giysiler, bot, hijyenik malzemeler, mama, bez bunun hemen arkasındaki ikincil acil gereksinimlerdi. Bunun sonrası için de yaralılar ve hastalar için sahra hastaneleri, kalıcı mutfaklar, aş evleri, kreşler, yaşlı bakımevleri, seyyar tuvaletler, seyyar duşlar, sağlıklı içme ve kullanma suyu temini için gereken tesisleri hayata geçirmek gerekiyor.
Bu arada afet tellallığı yapan densizlerin yaydığı kirli bilgiler ile mücadele de çok önemli. Zaten canları yanmış insanlara panik ve korku yaratacak salgın hastalık çıktı, baraj patladı gibi haberler yayarak büyük vebal altına giriyorlar. Yıkılan evlerinde hayatlarının tüm geçmişini bırakan insanlar için yağma söylentileri de ayrı bir sorun. Tehlike yaratan hasarlı binalara girip eşyalarını dışarı taşımaya çalışanlar, çalınmasın diye başında nöbet tutanlar çalışmaları aksatan ciddi sıkıntılar. Devler bu alanlarda kolluk kuvvetleri ile sıkı tedbir almalı, böyle afetlerde yağma için hızlı hayata geçen kanunlar ve caydırıcı cezalar hızla devreye sokulalı.
Afet koordinasyonu ile bizzat görevli olduğum için 1999, 2020 ve 2023 depremlerinde yaşanan pek çok dramı çözmeye çalıştım. Şükür elimizi uzatabildik ve bazı canlar için yardım sağladık. Özellikle kırsaldakiler çadır kentlere, konteynır alanlarına arazi ve evlerini bırakarak gelmek istemiyor. Tarlada ürünleri var, damlarda hayvanları var. Bu kişilere ev ve tarlalarına yakın bir yerde barınma olanağı sunulması önemli.
İzmir Büyükşehir Belediyesi 23 Şubat 2023’ de afet eylem planlarını 5 saati aşan bir toplantıyla paylaştı. Başta sayın Tunç Soyer ve ekibine, büyük çoğunluğun fark etmediği bu çabaları için çok teşekkür ediyorum. O gün hiç gelmesin inşallah ama o gün gelirse, yaptıkları bu çalışmaların semeresini görecekler. 24 Şubat’ta 5 saatlik bir başka toplantımız daha olacak. Bu toplantıların çıktıları ancak Devlet ve Yerel Yönetim el ele verirse hızla hayata geçer. Kimseyi ötekileştirmeden gün birlik günüdür diyerek kolları sıvamalıyız. Anlaşmazlık içinde olduğumuz ülkelerle, ayrı din, dil ve ırktan dünya insanları ile nasıl sırtladıysak bu enkazı biz bu vatanın tüm evlatları kıskanmadan, siyasileştirmeden tek vücut olmalıyız.
Binalara belediye ücretsiz olarak afet güvenlik kartları çıkarıyor. Ev alırken, ev kiralarken binanın kimliğini gerçek olarak görme şansı veriyor bu uygulama. Bayraklı’ da 33.000 binanın bina ve zemin etüdü tamamlanmış. Bornova’da 62.000 binanın işlemlerini 2023 Eylül’e kadar, tüm İzmir merkezin ise 2024 yılının ortasına kadar tamamlamayı hedefliyorlar. Özel olarak talep ederseniz beklemeden belediye yetkilileri bina kimlik kartlarını oluşturmak için geliyor. Bu büyük projede iNŞAAT Mühendisleri odası, ODTÜ, birçok üniversite ve STK görev alıyor. Bizler de bu projenin gönüllü destekçisi olarak, hızlandırmalarına yardımcı olmalıyız. Sağlık ve huzurla yaşayacağımız AFETE DİRENÇLİ İZMİR hedefi için tek yürek olmak umuduyla.
Depremde yapılacaklar aynen denize atılan bir taşın oluşturduğu halkalar gibi planlanır. İlk halka o konutta bulunan kişilerin yapması gereken hazırlıkları ve deprem anında bir arada kalarak soğuk kanlı bir şekilde yaşam üçgeni içinde korunmayı öğrenmekten geçiyor. Dolapları duvara monte etmek, açık dolaplarda kırılacak cam/porselen malzemeleri en alt raflara yerleştirmek gibi basit önlemler önemli Aile olası bir deprem için evlerinde nerede toplanacaklarını önceden belirlemeli o alanda bir düdük, el feneri, yedek pil, konserve gıda, yeterince su olan bir yaşam destek çantası hazırlamalı. Cep telefonlarına AFAD’ın mobil uygulamasını, İzmir’de yaşayanlar ayrıca ACİL İZMİR uygulamasını mutlaka indirmeli. Cep telefonlarının şarjını devamlı dolu tutun, afet çantanızda dolu bir powerbank ile şarj kablosunu da koymayı unutmayın. Pek çok canımız telefonlar sayesinde yaşama tutundu.
İkincil halka apartman ve mahalle komşularının yardımlaşmasını içeriyor. Burada da kurtulanlar diğerlerinin yardımına koşmalı. Apartmanda oturanların yerleşik kayıt sisteminde doğru şekilde kayıtlı olması yönetici tarafından sağlanmalı. Mahalledeki toplanma alanları öğrenilmeli. Binalardan uzak durulmalı, tsunami riskine karşı denizden uzak yüksek yerler tercih edilmeli.
Üçüncü halka yereldeki afet kurtarma ekiplerinin devreye girmesiyle başlayan profesyonel kurtarma çalışmalarıdır. Yerel yetkililer su, doğalgaz ve elektrik akımını ilk 1 saat içinde kesmeyi hedeflemiştir. Olası yangın, patlama, su basması gibi ek tehditler ortadan kaldırılır. Çok olası burada görevli kişilerden de depremde evi, ailesi, kendisi zarar görmüş yetkililer olacaktır. Bunların yedekleri de hazırlanmış olmalıdır.
Son halka çevre iller veya ulusal/uluslararası afet kurtarma ekiplerinin bölgeye intikalidir. Kızılay, AFAD, AKUT, Askerimiz, Emniyet kuvvetlerimiz, eğitim almış organize birimlerden oluşan bu profesyonellerin ekipman, arama kurtarma köpekleri, sonar, ısı sensörü gibi pek çok özel aleti kullanarak afetzedelerin yardımına koşması planlanmıştır.
Şimdi bu bilgiler ışığında devlet nerede? Sorusuna daha vicdani yaklaşmak gerektiğini anlamışsınızdır. Eksikler, yanlışlar, plansızlıkları bir kenara bırakalım. Kızıla 54.000 çadır göndermiş ilk günü takiben, Kızılay başkanının ağzından verilen bilgi. Daha çok çadır ve konteyner stoğumuz olmalıydı, olabilirdi bu veya benzer bir depremin ayak sesleri kapımızdayken en kötü senaryoya göre hazırlık yapılmalıydı. Deprem bölgesi çok geniş bir alan, gerçekten büyük bir afet dolasıyla en örgütlü yerel afet timlerinden de ölenler oldu, evleri yıkıldı, canlarını zor kurtardılar, yaralandılar, kollarını, bacaklarını kaybettiler. Bu nedenle de afet eylem planının gereği görev yerlerinde olamadılar. Yapı stoğunun kötülüğü, yerleşim yerlerini sanki doğayla inatlaşırcasına özellikle fay hatları üzerine inşa edilmiş olması bu kadar kaybın ana nedeniydi. Üstüne bir de bina teröristi demekten çekinmediğim müteahhitlerin çıktığı kaçak katlar, yapıları yönetmeliklere aykırı malzeme ile üretmeleri, zemin etüdüne uygun inşaat yapmamaları bir yanda, alt katlardaki dükkanlarında yer açmak için hain komşuların kestiği kolonlar her gün selamlaştıkları insanların aleni ölüm fermanıydı. Bunları denetlemeyen yetkililer de bence azmettirici rolündeydi. Görevlerini hakkaniyetle yapmadılar.
Sıra son halkaya geldiğinde yıkım o kadar büyüktü ki, komşu şehirlerden gelen yollar yıkılmıştı, şehirlere giriş ve çıkış neredeyse kilitlenmişti. Depremden araçları ile uzaklaşmaya çalışanlar, deprem bölgesine yardım malzemesi getiren TIR/kamyonlar yolları iyice kilitledi. Komşu illerden deprem bölgesine intikal etmesi planlanmış asker, polis, Kızılay görevlisi, AFAD ekipleri de bu depremde kendi canlarını kurtarmaya çalışıyordu. Bu karmaşa devletin zafiyeti olarak gündeme geldi. Aslında bu büyüklük ve yaygınlıkta bir afet için kim olsa yetersiz kalabilirdi.
İlk günden beri en önemli gereksinim başları sokacak güvenli bir ortam (çadır, konteynır vs), tehlike oluşturmayacak ısıtıcılar, battaniye, yastık ve kamp tarzı açılır kapanır yataklardı. Yemek, giysiler, bot, hijyenik malzemeler, mama, bez bunun hemen arkasındaki ikincil acil gereksinimlerdi. Bunun sonrası için de yaralılar ve hastalar için sahra hastaneleri, kalıcı mutfaklar, aş evleri, kreşler, yaşlı bakımevleri, seyyar tuvaletler, seyyar duşlar, sağlıklı içme ve kullanma suyu temini için gereken tesisleri hayata geçirmek gerekiyor.
Bu arada afet tellallığı yapan densizlerin yaydığı kirli bilgiler ile mücadele de çok önemli. Zaten canları yanmış insanlara panik ve korku yaratacak salgın hastalık çıktı, baraj patladı gibi haberler yayarak büyük vebal altına giriyorlar. Yıkılan evlerinde hayatlarının tüm geçmişini bırakan insanlar için yağma söylentileri de ayrı bir sorun. Tehlike yaratan hasarlı binalara girip eşyalarını dışarı taşımaya çalışanlar, çalınmasın diye başında nöbet tutanlar çalışmaları aksatan ciddi sıkıntılar. Devler bu alanlarda kolluk kuvvetleri ile sıkı tedbir almalı, böyle afetlerde yağma için hızlı hayata geçen kanunlar ve caydırıcı cezalar hızla devreye sokulalı.
Afet koordinasyonu ile bizzat görevli olduğum için 1999, 2020 ve 2023 depremlerinde yaşanan pek çok dramı çözmeye çalıştım. Şükür elimizi uzatabildik ve bazı canlar için yardım sağladık. Özellikle kırsaldakiler çadır kentlere, konteynır alanlarına arazi ve evlerini bırakarak gelmek istemiyor. Tarlada ürünleri var, damlarda hayvanları var. Bu kişilere ev ve tarlalarına yakın bir yerde barınma olanağı sunulması önemli.
İzmir Büyükşehir Belediyesi 23 Şubat 2023’ de afet eylem planlarını 5 saati aşan bir toplantıyla paylaştı. Başta sayın Tunç Soyer ve ekibine, büyük çoğunluğun fark etmediği bu çabaları için çok teşekkür ediyorum. O gün hiç gelmesin inşallah ama o gün gelirse, yaptıkları bu çalışmaların semeresini görecekler. 24 Şubat’ta 5 saatlik bir başka toplantımız daha olacak. Bu toplantıların çıktıları ancak Devlet ve Yerel Yönetim el ele verirse hızla hayata geçer. Kimseyi ötekileştirmeden gün birlik günüdür diyerek kolları sıvamalıyız. Anlaşmazlık içinde olduğumuz ülkelerle, ayrı din, dil ve ırktan dünya insanları ile nasıl sırtladıysak bu enkazı biz bu vatanın tüm evlatları kıskanmadan, siyasileştirmeden tek vücut olmalıyız.
Binalara belediye ücretsiz olarak afet güvenlik kartları çıkarıyor. Ev alırken, ev kiralarken binanın kimliğini gerçek olarak görme şansı veriyor bu uygulama. Bayraklı’ da 33.000 binanın bina ve zemin etüdü tamamlanmış. Bornova’da 62.000 binanın işlemlerini 2023 Eylül’e kadar, tüm İzmir merkezin ise 2024 yılının ortasına kadar tamamlamayı hedefliyorlar. Özel olarak talep ederseniz beklemeden belediye yetkilileri bina kimlik kartlarını oluşturmak için geliyor. Bu büyük projede iNŞAAT Mühendisleri odası, ODTÜ, birçok üniversite ve STK görev alıyor. Bizler de bu projenin gönüllü destekçisi olarak, hızlandırmalarına yardımcı olmalıyız. Sağlık ve huzurla yaşayacağımız AFETE DİRENÇLİ İZMİR hedefi için tek yürek olmak umuduyla.
YAZARIN DİĞER YAZILARI
Yorumlar
Kalan Karakter: