İntiharlar ardında büyük yıkım bırakan, sosyal boyutu ile düşünüldüğünden daha büyük maliyeti olan önlenebilir önemli bir ölüm nedenidir.
ABD’de son 20 yılda çok artan intihar vakalarının 2018 yılında yaşa göre düzenlenen verilere göre 1941’den beri en yüksek noktaya ulaştığı görülmüş. Pandemi ile birlikte ortaya çıkan yeni risklerin intihar eğilimini arttıracağı endişesi tüm ilgili makamları konuya eğilmeye mecbur etmiştir. Bulaşı en aza indirmek için uygulamaya sokulan sosyal mesafe kıralı, insan ilişkilerini azaltarak doğurduğu yalnızlık hissi ile intihar eğilimini olumsuz yönde etkilemiştir. (https://edhub.ama-assn.org/jn-learning/module/2764584).
COVID-19 pandemisi birçok etkisi ile intiharın iyi tanımlanmış risk faktörlerini tetiklemiştir. Pandemi öncesi dünya genelinde çok artan intihar olayları nedeniyle pek çok ülke bunun önüne geçmek için intiharı önleyici stratejiler üzerine çalışmalar başlatmıştı. Eş zamanlı olarak pek çok ulusun ortak sorunu haline gelen psikiyatrik sorunlardaki artış bu ruhsal sorunları olanların gereksinimleri ve bu kişilere yaklaşımda yeni kriterler belirlenmesini zorunlu kılmıştır. Pandemi sürecinde artan fiziki, sosyal, ekonomik ve ruhsal baskılar birçok ülkedeki intihar sayılarını ciddi oranda arttırmıştır. Veriler değerlendirildiğinde pandeminin ilk 6 ayında intiharları tetikleyecek risklerde ciddi artışa rağmen intiharlar tahminler kadar artmamıştır. Bazı ülkelerde artan intihar vakalarının etkeni olarak pandeminin gösterilmemesi yönetimler, sağlık yöneticilerinin ve organizasyonların bu alandaki olumlu yaklaşımları ile azaltılmaya çalışılmaktadır.
Çin’de, hamilelerdeki stress, panik ve depresyon düzeyinin COVID-19 pandemi öncesi ve sırasında nasıl etkilendiğini, diğer risk faktörler de dikkate alınarak araştırılmış. Koronavirüs dönemi gebelikler (NCP=531 gebe) ve sağlıklı gebelikler (HBC=2352 gebe, Pandemi öncesi takip edilen gebeler) olarak iki grupta izlenen hamilelerdeki depresyon bilimsel olarak anlamlı derecede yüksek bulunmuş. HBC dönemi gebelerde depresyon orta ve şiddetli olarak (%19,94 - %0.55) iken NCP dönemi gebelerde orta ve ileri depresyon (%25,8 - %10,36) bulunmuştur. Stress ise HBC grubunda (69.39%), NCP grubunda (60.45%) olarak izlenmiştir. COVID-19 pandemisinin depresyonu arttırdığı, stresi arttırdığını gözlemlemişler. Ek olarak hamilelik öncesi kilolu ve yüksek eğitimli kadınların, normal kilolu ve düşük eğitimli kadınlara oranla depresyon, panik ve stres konusunda daha düşük risk taşıdığı bildirmişlerdir. (https://pubmed.ncbi.nlm.nih.gov/34454381/)
Pandeminin ABD ordusundan emekli olan askerlerde zaten yüksek olan intihar eğiliminin arttırmasından endişe eden araştırmacılar 18 Kasım 2019’dan, 19 Aralık 2020’ye kadar yaklaşık 22-99 yaş aralığındaki 3078 askeri izleme almışlar. Beklenen artışın aksine düşüş gözlemlemişler. İki veya daha çok kez COVID-19 geçirenlerde ise intihar eğiliminin arttığını gözlemledikleri için sürecin yakından takip edilmesini önermişlerdir. (https://edhub.ama-assn.org/jn-learning/module/2783601?widget=personalizedcontent&previousarticle=2772135)
Nepal’de yapılan bir çalışmada, COVID-19 pandemisinin kişilerin ruh sağlığında yaratacağı olumsuzluklar nedeniyle sadece intihar eğilimini değil, kişilerin kendilerine zarar verme girişimlerini de arttırabileceği gözlemlenmiştir. Acil servise gelenler kendine ölümcül zarar verenler, ölümcül zarar vermeyen hastalar şeklinde ikiye ayrılmış, sonuçlar kapanma dönemlerine göre (Mart 24-Haziran 23, 2020; ilk dönem), önceki yılın (Mart 24-Haziran 23,2019; İkinci dönem) ve önceki 3 aylık dönem (Aralık 24 2019-Mart 23, 2020; üçüncü dönem) incelendiğinde toplamda 125 (1. dönem= 55, 2. Dönem=38, ve 3. Dönem= 32) intihar ve kendine zarar verme olgusu değerlendirmeye alınmıştır. İkinci ve 3. Dönemlere göre kapanma döneminde intihar %44, kendine zarar verme %71.9 artmıştır. Organafosfat zehirlenmesi ilk sırada yer almış, ortalama 32 ya üzerinden kadınlarda her 3 dönemde de sayısal çoğunluk dikkat çekmiştir.
(https://journals.plos.org/plosone/article?id=10.1371/journal.pone.0250706)
Japonya’daki yalnızlığın yol açtığı kriz, İngiltere’den çok daha derindir. Özellikle Covid-19 Pandemisi sürecinde intihar oranının %3.7 artmış olması, intiharın Japon kültürü içindeki onurlu yerine rağmen hükümette rahatsızlığı arttırmıştır. Nikkei Haber Ajansı 2020’de Japonya’da kaydedilen 20.919 intihar vakasının çoğunluğunu kadın ve yaşlılar oluşturmaktadır. (https://www.ilkeanaliz.net/2021/04/26/yalnizlik-kadim-mesele-modern-problem/)
Pandemi süreci politik yaklaşımların, devlet yatırımlarının ve global olarak tüm ülkelerin intiharları önlemek için yeni ve acil girişimlerde bulunmalarını zorunlu kılmıştır. Bu girişimler sadece pandeminin getirdiği intiharı tetikleyen risklere karşı değil, Pandemi öncesi mevcut rsikleri de ortadan kaldıracak şekilde hayata geçirilmelidir. https://edhub.ama-assn.org/jn-learning/module/2772135
Ekim 2020’deki bir çalışmada Pandemi süresince ve sonrasında intiharlarda olası artışa dikkat çekilmiş, COVID-19’un neden olacağı mental sorunların özellikle intihar eğiliminin uzun süre yüksek kalabileceği, hatta pandemiden sonra daha da yükseleceği düşünülmektedir. Pandemi sırasında intihar riskini azaltmak için kaçınılmaz olarak kişilerdeki stresi, paniği, korkuyu ve yalnızlık hissini azaltacak görsel ve yazılı medya üzerinden yürütülecek, kişilerin moralini yükseltecek gerçekçi kampanyaların önemi vurgulanmaktadır. Özellikle psikiyatrik sorunları olduğu bilinen kişilere, COVID-19 geçirmişlere, yaşlılara aktif olarak ulaşmanın çok gerekli olduğu vurgulanmaktadır.
Yorumlar
Kalan Karakter: