Arama motorunda son zamanlarda en sık aranan sözcüklerden biri olmuş. Türk Dil Kurumuna göre Silkelemek; Üstündeki nesneleri düşürmek, birini/ bir şeyi kuvvetle sarsmak, dövmek, etkilemek, yük olan, yük sayılan birinin geçim ve sorumluluğunu üstünden atmak olarak tanımlanmış. Yıllardır vergi yüzsüzü olan holdingler, şahıslar, belediyeler ayağını yorganına göre uzatmayınca çözümü yükü devlete atmak için vergi, SGK ödemelerini aksatmakta bulmuşlardır. Devlet bu yükün kamburu altında ezilince de para basılmış, enflasyon körüklenmiş, devamlı çıkan aflar nedeniyle bu yükümlülüklerini yerine getirenler keriz yerine konulduklarını hissedip “ne olacak bizde ödemeyelim” durumuna geçiyorlar. Bakın etrafınıza ticaret ile uğraşan neredeyse herkesin SGK ve vergi borcu vardır. Onlarca yapılandırma ve affa rağmen bu borçlar ya yüzsüzlükten ya hesapsızlıktan ya serbest piyasa ortamında rekabet edeyim diyerek devlete yükümlülükleri yok varsayanlar nedeniyle hiç sıfır dengesine gelmez. Her ürününü maliyet hesabında ham madde, üretim hattındaki nakliye ve enerji, işçi payı ve devlet payı hesaplandıktan sonra ürün pazara çıkması gerekir. Bizde ise merdiven altı denilen kaçak-köçek işletmelere yüz verildiği için, serbest rekabet denilemeyecek bir ortamda kaliteli mal üreten kesim cezalandırıldığı için hiçbir merhem yaraya şifa olmaz. Bir başka kara delik de bir çulsuz üzerine şirket kurup yıl sonunda ya da birkaç yıl sonra tüm SGK ve Vergi borçları ile şirketi batırıp, yeni bir kurbanla yeni bir şirket açmaktır. Devlet bunu bilmiyor mu? Bal gibi biliyor. Arkadaş öz sermayeni öde, bu parayı nereden buldun, bu sermaye ile bu işi nasıl çevireceksin demezse, yıllık ciroya bakarak ödenmiş sermaye arttırımını takip etmezse daha çok enseyi karartırlar. Devlet mekanizmasının burada yarattığı boşluk, adaletsizlik ne yazık ki emek üreten kesimin sırtına kırbaç gibi inmektedir. Bugün İzmir Büyükşehir Belediyesi çalışanlarında maaşların ancak %33’ü ödenecek diye ciddi bir infial var. Malum başta CHP’li belediyeler silkelenecek talimatı geldi. Kimse bu borçları tahsil etmeyin demiyor, borç bitmeden tüm yatırımlarını engellersiniz ama işçinin maaşına dokunmazsınız. Bunu da işçiye ödemezseniz kul hakkına girersiniz vebal size de yüklenir. Her şey ateş pahası. Zam üstüne zam yağıyor. Kış ayındayız yakıt gideri balyoz gibi dar gelirlinin ensesinde. Su’dan, ekmeğe her şey artıyor. Lüks değil bir paket makarna 25-40 TL, bir litre süt 35-40 TL, domates 50-100 TL, ıspanak /pırasa 60-70 TL, kıyma 500 TL ve üzeri, yumurta 6-7 TL, Kuru bakliyat 60 TL altında en ucuz markette bile yok. Zaten en alt gelir grubuna, tabii ölsün diye bakılan emekliler hariç, yapılan %30 zam bunların neresini karşılayacak bilmiyorum. Herkes Sayın Cumhurbaşkanının ağzından çıkacak birkaç kuruşluk ulufeye bakıyor. İslam bu değil, Allah hakkı bu değil, kul hakkı hiç değil. Biraz inançlı olanların eminim vicdanları sızlıyordur.
Belediyelere yaptırım (silkeleme) konusuna gelince, işçilerin bordrolarını ve maaş hesaplarını alırsınız, maaş günü hak edişlerini oraya yatırırsınız sonra geri kalan parayı ilgili belediyelerin SGK/VERGİ borçlarına aktarırsınız. Vatandaş bu darbenin belediyelerin hesapsızlığından geldiğini bilse de belediyelere kızsa da algı hükümet CHP’li belediyeye oy verenleri cezalandırmak için yapılıyor yönünde, yani yakarışlarda ve serzenişlerde herkes nasibini alıyor. Bir İzmirli olarak buradaki temsilcileriniz konuyu Ankara’ya bu yönüyle yansıtmamış olabilirler ama İzmir başta olmak üzere güzelim ülkemiz düdüklü tencereye döndü. Bu kadar basıncın insanlarda dayanma gücü bırakmadığını görüyorum. Bir an önce insani yaşam için sevgi yollarının açılması lazım.