Konuya ister şahıs bazında bakalım, isterse toplum ve devletler açısından bakalım, “Vakit gönül köprüleri kurma vaktidir!..”
Yeni dünya düzeni diyeceğimiz günümüz dünyasındaki olayların gelişimine ve oluşumuna baktığımızda hayatın akışı bizi gönül köprüleri kurmaya zorluyor ve bir anlamda da mecbur ediyor…
Bir yanıyla Orta Doğu adı verilen yakın coğrafyamızda dünyanın gözü önünde cereyan eden olaylar zinciri ve zulmün en son noktası olan insanları açlığa mahkum ederek öldürme ve yok etme yöntemleri yaşanırken, diğer yandan da Kamçatka’da yaşanan 8,8 şiddetindeki deprem ve devamında yaşanan tsunami insanlığı bir bütün olarak barışa ve insanca yaşamaya davet ediyor…
Türkiye’miz bu anafor içerisinde bir yanıyla dünya ülkeleri arasında denge politikasıyla barışın merkezi, bir yanıyla da etrafında gittikçe daralan bir ateş çemberinin merkezindeki ülke konumunu yaşamaktadır.
İşte böylesi sıkıntılı bir dönemde talih ve tarih sanırım bir kere daha Türk milletinin yüzüne gülmektedir ve ondan yana tavır almaktadır.
Bu konuda yaşanan ilk örnek Rusya’da yaşanan 1917 Ekim Devrimi adı verilen Çarlık idaresinden Kominist idareye geçişin İstiklâl Harbi döneminde bize sağladığı kolaylıktır. Yaşanan ikinci örnek de 1992’de yine SSCB’de Gorboçov dönemindeki çözülmeye başlı olarak SSCB Demir Perdesi altında yaşayan Türk Cumhuriyetlerinin bağımsızlık yolunda adım atmaya balamalarıdır.
İşte talih ve tarihin Türk Milletine tanığı bu 2. Şansla birlikte Türkiye Cumhuriyeti ile Türk Cumhuriyetleri arasındaki ilişkiler giderek sıklaşmış ve TDT-Türk Devleri Teşkilatı yapılanması noktasına gelinmiştir.
Atatürk’ü 29 Ekim 1933 tarihinde Türkiye Cumhuriyeti'nin 10. Kuruluş yıl dönümü kutlamaları sırasında yaptığı konuşmada, "Bugün, Sovyetler Birliği dostumuzdur, komşumuzdur, müttefikimizdir. Bu dostluğa ihtiyacımız vardır; fakat yarın ne olacağını kimse bugünden kestiremez; tıpkı Osmanlı gibi, tıpkı Avusturya-Macaristan gibi parçalanabilir, ufalanabilir; bugün elinde sımsıkı tuttuğu milletler avuçlarından kaçabilirler. Dünya yeni bir dengeye ulaşabilir. İşte o zaman, Türkiye ne yapacağını bilmelidir. Bizim, bu dostumuzun idaresinde, dili bir, özü bir kardeşlerimiz vardır. Onlara sahip çıkmaya hazır olmalıyız. Hazır olmak, yalnız o günü susup beklemek değildir; hazırlanmak lazımdır. Milletler buna nasıl hazırlanır; manevî köprülerini sağlam tutarak. Dil bir köprüdür, inanç bir köprüdür. Köklerimize inmeli ve olayların böldüğü tarihimizin içinde bütünleşmeliyiz. Onların, yani dış Türklerin bize yaklaşmasını bekleyemeyiz, bizim onlara yaklaşmamız gerekli." Sözünün özünde Türkiye Cumhuriyeti ile Türk Cumhuriyetleri arasında bilimin öncülüğünde “Gönül köprüleri kurulması”nın sağlanabilmesidir.
1992-1994 arasında Denizli İl Millî Eğitim Müdürlüğünde Şube Müdürlüğü görevindeyken Azerbaycan’dan gelen gençlerimizin liselerimizde eğitim görmesi konusunda biz de görev almıştık.
1994-2017 arasında görev yaptığım PAÜ-Pamukkale Üniversitesi bünyesinde özellikle Asya ve Afrika’dan PAÜ’ye okumak için gelen misafir öğrencilerimizin Türkçe Konuşma Eğitimi derslerine girmiştim…
Bu gayretler bize şunu da göstermişti, “Aynı dili konuşanlar değil aynı duyguları paylaşanlar anlaşır!..” Aynı duyguları paylaşıyorduk da fakat bu duyguların hayata geçebilmesi için yine de aynı dili konuşmak gerekiyordu.
İşte bu gerçekten hareketle başta PAÜ olmak üzere pek çok üniversitemizde ardı ardına “Çağdaş Türk Lehçeleri” bölümleri açıldı. Doğru olan da buydu. Nihayet Atatürk’ün vefatından yıllar sonra onun gösterdiği noktaya gelebilmiştik.
Bu yaz PAÜ Çağdaş Türk Lehçeleri Bölümü’ne yaptığım ziyarette Bölüm Başkanı Prof. Dr. Nergis BİRAY’ın imzasıyla yayınlanan “ Türkmen Bilgesi MAHTUMKULU FİRÂKÎ Şiirleri Üzerine Yazılar” isimli kitabı okuyunca “VAKİT, GÖNÜL KÖPRÜLERİ KURMA VAKTİDİR!..” dedim kendi kendime… Böyle bir güzelliğe hizmet eden bu güzide eser için de Başta Prof. Dr. Nergis BİRAY hocam olmak üzere, katkı koyan ve emeği geçen herkese minnetlerimi ve teşekkürlerimi sunuyorum değerli okurlarım.
Prof. Dr. Nergis BİRAY kitabın önsözünde Mahtumkulu Firâkî hakkında şu bilgileri veriyor “Millet olmak, birlik içinde var olmak ve bu varlığı sürdürebilmek, kendi milletinin geleceğini şekillendirebilmek, gelecek nesillere yol gösterip yönlendirebilmek bugün önder, lider gibi sıfatlarla nitelendirdiğimiz şahsiyetler tarafından gerçekleştirilir. Bu abidevî şahsiyetler, akıl yoluyla ileri görüşlülükleriyle hareket ederek vatanını korumak ve milletini birlik içinde tutmak, varlığını sürdürmek ve geleceğini planlamak için çalışır, kendilerini bu yolda feda ederleri
İşte bu âbidevî şahsiyetlerden birisi de Türkmenlerin “akıldarı” olarak bilinen Mahtumkulu Firâkî’dirç17. Yğzyıl “Türkmen Bilgesi” ya da “Türkmen Aksakalı” olarak da anabileceğimiz Mahtumkulu Firâkî sadece Türkmenlerin değil Türk dünyasının güçlü bilgelerinden ve edebî şahsiyetlerinden biri olarak bilinir.
Mahtumkulu’nun bugüne ve bizlere miras bıraktığı şiirleri, düşünce dünyası ile felsefesi bugün de bizleri bir araya getiriyor, kültür dünyamıza katkı sağlamaya devam ediyor. Üç yüz yıl öncesinden bizleri aydınlatmaya devam eden düşünce dünyamızı ve maneviyatımızı besleyen bu bilge şahsiyeti tanıtmanın sorumluluğumuz olduğundan hareketle oluşturulan bu eserin Türklük bilimine katkı sağlaması en büyük dileğimdir…”
İÇİNDEKİLER
Mahtumkulu Firâkî 1724-1807 , Dr. Himmet BİRAY, Mahtumkulu Divânı
Mahtumkulu’nun Şiirlerinde Ölüm Teması, Dr. Bülent GÜL
Mahtumkulu’nun Şiirlerinde Gönül Kavramı Ed. Hamiye DURAN
Kutadgu Bilig ve Mahtumkulu’nda Adalet Kavramı Prof. Dr. Nergis BİRAY
Yunus Emre ve Mahtumkulu’nun Şiirlerinde Adalet Prof. Dr.Nergis BİRAY ile Samet ÖNDER
Mahtumkulu’nun Mirası ve Mahtumkulu’nun Mısralaraında Bireysel, Toplumsal ve Evrensel Değerler Prof. Dr. Nergis BİRAY
Türk Dünyası Kültürel Kodlarımız ve Mahtumkulu Prof. Dr. Nergis BİRAY
Mahtumkulu’nun Şiirlerinde Sevgş ve Aşk Üzerine Prof. Dr. Nergis BİRAY
Mahtumkulu Firâkî, kendisini Hazret-i Türkistan diye de bilinen Hoca Ahmet Yesevî’nin manevî bir müridi sayar. Hz. Muhammed’in, Dört Halife’nin, ve erenlerin olduğu bir mecliste kendisine bâde içirildiğini söyler…
Bir anlamda Mahtumkulu, Türkistan’ın Ahmet Yesevî’si ile Anadolu’nun Yunus Emre’si arasında bir köprüdür,,,
İşte günümüz üniversitelerine düşen görev de tam da bu noktada başlamaktadır…
Atatürk’ün 1933’te Cumhuriyet’in 10. Yılı dolayısıyla söylediği sözlerindeki öngörünün üzerinden atmış yıl geçtikten sonra gerçekleşmeye başlamasıyla oluşan ortam son otuz yıldaki gayretlerle Türkiye Cumhuriyeti devletimizin öncülüğünde Türk Cumhuriyetlerinin da katılımıyla TDT-Türk Devletleri Teşkilatı şeklinde vücut bulurken, olması gereken en hayatî konu bilimin aydınlığı ve rehberliğinde “VAKİT, GÖNÜL KÖPRÜLERİ KURMA VAKTİDİR!..” diyoruz…
KARŞI/YAKA’DAN… SEVGİLERİMİZLE...
Yorumlar
Kalan Karakter: