Her hafta bir konuya değindik birlikte. Kadın, çocuk, erkek dedik. Kendi iç sesimize duyurabilmek için belki de tekrar, tekrar açıp okuduk. Acaba anlattığımız kişi ben miyim diye kendimize sorduk.
Tam hayatlara küçücükte olsa dokunabildiğimi düşünürken, gördüklerimle dedim ki “evet İlayda bir şeyleri değiştirmek istiyorsun ama ne yaparsan yap hep bir tık geride kalacaksın”. Çünkü herkes değişirse bu korkunç sözcükler hayatınızda olmayacak ama gerçek şu ki bu sözcükler artık dilimize, lisanımıza girmiş sözcükler. Bu sözcükler kullanılmazsa unutulur mu, hayır unutulmaz…
Peki ne olur. Yaşayanlar, yaşatılanlar, yaşatanlar unutulur. Belki önceki yazdıklarımızla herkesin hayatına dokunamadık. Binlerce kişi okudu ama bir kişi etkisi altında kaldıysa bile ben istediğimi başarmışımdır. Ben binine değil, birinin hayatına bir şeyler katabildiysem çok şanslıyımdır. Belki bir eşi, belki bir anneyi, belki bir çocuğun hayatını değiştirebilirim, değiştirebiliriz. Size bir gün içerisinde yaşadıklarımı anlatmak istiyorum. Bir de bu açıdan bakalım hep birlikte…
Senin, benim çocuğum yok. Bizim çocuğumuz var dedikten sonra artık gördüğüm, tanık olduğum şeylere sessiz kalmamam gerektiğini biliyordum.
Bir işimi halletmek için sokağa çıktığımda yolda yürüyen bir kadın ve çocuğunu gördüm. Çocuk hıçkırarak ağlıyor ama neredeyse çatlayacak durumda. Annesi de çocuğuna bağırıyor. Ne istiyorsun benzeri cümlelerle. Ama bahsettiğim çocuk ise daha bir veya iki yaşlarında anca var. Anne bağırdıkça çocuk daha çok ağlıyor ve korkuyor. Ağlattığı onun çocuğu değil benim çocuğum olduğu için yaklaşıp sakince sohbet etmeye başladım. Size tam konuşmayı aktaracağım. Dedim ki;
-Abla Allah bağışlasın.
-Teşekkür ederim.
-Beni yanlış anlamayın ama daha el kadar yavruya neden bağırıyorsunuz.
-Sabahtan beri ağlıyor. Rezil etti beni yolda.
-Rezil etti yani.
-Evet, rezil etti.
- Çocuk bu ağlayacak, gülecek, düşecek, kalkacak. Hayatı böyle tanıyacak. Bağırmak bir şeyi çözmez, daha çok korku yaratırsın çocuğunun üstünde bu korku onun özgüvenini bugün değil ileride bir fare gibi yer bitirir. Sonra arkadaşlarınla gittiğin günler de bu çocuğun hali ne olacak hiç arkadaşı yok. Ne söylersem ağlıyor. Kendini ifade edemiyor. Okumayı, yazmayı da zaten geç öğrenmişti. Bu çocuğun zekasında sorun mu var diye orada burada konuşursun. Aslında çocuklarımız da sorun yok, büyütme tarzımızda sorun var. Belki senden çok küçüğüm, belki de içinden şuan bu yaştan sonra küçücük çocuktan mı ders alacağım diyebilir, çokta sinirlenebilirsin. Sana ne ya çocuk benim değil mi? Ben doğurdum onu, ben hayatı boyunca yanında olacağımda diyebilir, kendince de haklı olabilirsin sana da nasıl anne olunacağı öğretmek haddim değil. Ama çocuk dediğin çocuktur işte!!!
Çocuğun yaşı, cinsiyeti olmaz ve eşya değil. Çocuk sadece çocuktur!!!
Kadın biraz kendi kendine düşündü. Belki bana hak verdi ya da ‘deli mi ne?’ dedi arkamdan bilemem. O düşünürken yollarımız ayrıldı.
Aradan bir yarım saat geçtikten sonra bir kadın ve çocuğuyla daha karşılaştım. Kadın bebeğine yanına oturmasını söylüyor. Çocukta küçük olduğu için anlamıyor ve kalkmaya çalışıyordu. Anne de sana yanıma otur dedim diye çocuğu sarsıyor ve bağırıyordu. Biraz daha izledikten sonra çocuk yanına oturdu ve kadın telefonuyla ilgilenmeye başladı. Yanına usulca yaklaştım biraz çocuğu sevdim ama herkesin bildiği gibi çekinerek sevdim. Kadın, benim çocuğuyla ilgilendiğimi, sevdiğimi bile fark etmedi. Garip bir şekilde telefonla dünyadan uzaklaşmıştı. Çocuğu kalkmasın diye bağıran kadın bu sefer yanından çocuğunu kaçırsalar onu bile fark edemeyecek durumdaydı.
Dayanamayıp konuşmaya başladım.
-Merhaba.
-Merhaba.
-Kusura bakmayın ama çocuğunuz yanınızda oturmuyor diye bağırdınız ki o anlamayacak yaşta. Gerçi çocuk anlamıyor diye kızıyorsunuz ama sizin akranlarınız bile bazen sizi anlayamayabiliyor. Size nasihat etmek haddim değil ama çocuk eğer kendi halinde dolaşırsa başına bir şey gelir korkusuyla yanınıza oturtuyorsunuz ama görüyorum ki yarım saattir çocuğunuzu sevdiğim halde beni görmüyorsunuz. Belki çocuğunuzu alıp, götürsem bile fark etmeyeceksiniz. Çocuklar kıymetlidir. Rabbim tarafından size emanet gönderildi. Eğer ilk yaptığınız hareketi yanınıza bağırarak oturtmayı doğru olarak kabul edersek, ikinci hareketiniz telefonla ilgilenmeyi nasıl kabul etmeliyiz. Dışarıda bu kareyi görseydiniz eğer nasıl anneler var eğer ilgilenmeyeceksen neden doğuruyorsunuz anlamıyorum, çocuğa hiç bağırılır mı seni anlayamadığı için dersiniz. Oysaki siz o ilk doğdun da çıkarttığı sesleri anlamıyorken bir bebeğin sizin dilinizi anlamasını bekliyorsunuz. Çocuğumuza iyi bakın.
Cümlelerini kurduktan sonra uzaklaştım ve bir köşeye oturup, hepsini tek tek düşündüm küçük bir işi halletmek için bile çıktığımda bile bunlarla karşılaşıyordum.
Sinek küçüktü ama mide bulandırıyordu…
Daha neler vardı hayatta ben sadece küçük şeyleri görüp düzeltmeye, çocuklarımı koruyup, kollamaya çalışmıştım. Sizde çocuğumuzu koruyup kollayın. Kötü örnekleri hayatımızın her noktasında bitirene kadar uğraşsak, birkaç gün çıkıp ulaşabildiğimiz bütün ailelere ulaşsak çocuklarımıza nasıl davranılması gerektiğini dilimiz döndüğünce anlatsak, kavga etmeden birbirimizi dinlesek. Denemekten usanmayıp, bir de o şekilde dinlesek. Bütün çocuklarımızın annesi babası olsak, hepimiz sevsek, onlara saygı duysak. Onlar için elimizden ne geliyorsa az çok demeden yapsak, bir çocuğu güldürünce bütün dünyayı güldürsek.
Çok mu şey istiyorum? Bence bunu el birliğiyle inşa edebiliriz.
Kalın sağlıcakla…