tarafından çok sevilen doktorlardan biriydi Dr. Salih Cenap Çevli. Koronavirüs
algının Wuhan’da başladığı günden itibaren Twitter hesabı üzerinden binlerce
takipçisini uyarmaya başladı.Daha salgın Türkiye’ye gelmeden maske, mesafe ve hijyen gibi
kişisel önlemlerin sıkılaştırılması gerektiğinden bahsetti sürekli. Salgından
önce ailesiyle evde kalmaya, gerekmedikçe sosyal alanlarda bulunmamaya dikkat
etti; hastanede de maskesiz, gözlüksüz, eldivensiz asla çalışmadı.10
yıl önce büyük bir aşkla evlendiği eşi Pınar Çevli’ye (34) 'Bu virüs beni
bulursa indirir' diyordu. Çünkü hem kalp damarlarında stent vardı hem de
akciğerlerinde alerjik bir rahatsızlık taşıyordu. Genel cerrahi ve anatomi uzmanlığı
bulunan, tıp ile elektroniği birleştirdiği icatlarıyla dikkat çeken ve 33
yıldan fazla askeri hekim olarak çalışıp helikopterde bile kurşun çıkarma
ameliyatı yapan Opr. Dr. Çevli, Mayıs ayı başlarında Koronavirüs nedeniyle
rahatsızlandı.Hastanedeki 20 günlük yaşam mücadelesinin neredeyse her anında
insanları uyarmak için kendini çektiği videolarla çağrı yaptı. “Gereksiz yere
dışarı çıkmayın, maskesiz dolaşmayın, burası sandığınız gibi değil. Bu virüse
kendinizi öldürtmeyin" diye vatandaşlara adeta yalvaran talihsiz doktor,
ne yazık ki 27 Mayıs’ta yaşamını yitirdi. Geriye, ölümünden yarım saat önce eşi
Pınar Çevli ile yaptığı görüntülü görüşmedeki o son bakışı kaldı. Pınar Çevli,
o fotoğrafın ardındaki hikayeyi anlattı."Begonvile şarkısı ile
benimle vedalaşmış aslında"DHA'nın
haberine göre, 2012 yılında tiroit şikayetiyle doktor ararken, tesadüfen
gittiği Dr. Salih Cenap Çevli ile tanışmalarının aslında muayene sırasında
gerçekleştiğini anlatan Pınar Çevli, şunları söyledi:“Tiroit
şikayetim için gitmiştim. İğne biyopsisi yaptı. Sonuçlar çıkana dek muayene ve
tetkikler için birkaç kez doktor-hasta olarak görüştük sadece. Daha sonra
tedavim bitti. Bir gün tesadüfen başka bir şey için hastaneye gittiğimde beni
kahve içmeye davet etti ve bu davet 6 ay sonra evlilikle noktalandı. İkimizin
de ikinci evliliği idi. İlk eşimden olan Sude ve Arda’yı da kendi çocukları
gibi, müthiş bir baba şefkati ile büyüttü. Evlendikten bir yıl sonra da oğlumuz
Yiğit dünyaya geldi. O çok güzel bir adamdı. Çok romantik, çok ince bir adamdı.İyi
bir baba, müthiş bir doktordu. Düşünün, Twitter hesabında cep telefonu numarası
yazan bir hekimdi. Her hastasına tek tek yanıt verir kimseyi kırmazdı. Çok
güzel yan flüt çalardı. Kovid tedavisi gördüğü sırada sürekli görüntülü
görüştük. Son gün nefes darlığından konuşamıyordu artık, sadece eliyle iyiyim
ve hoşçakal işaretleri yapabilmişti. Ondan bir gün önce, son konuşmamızı
yapmıştık.Ardından
mesajla bana bir şarkı göndermiş, ‘Begonvil’ diye. Ben de şarkıyı biliyorum,
özlerini de biliyorum. Çok anlamsız geldi o an. Çünkü ‘Benim yerime de sev,
benim yerime de bekletme hayatı’ diye sözleri var. Aradım hemen, ‘Bu şarkıyı
beraber söyleyeceğiz. Sen çalacaksın, ben söyleyeceğim’ dedim. Nereden
bilebilirdim ben o şarkıyı her gün dinleyip ağlayacağımı? Sanki hissetmiş gibi,
vedalaşmış bir gün öncesinden.""Çocuklarına sarılamadan
gitti, öyle lanet bir hastalık"Eşinin
askeri doktor olarak yıllarca hizmet verdiğini anlatan Pınar Çevli, onu
anlatırken zaman zaman gözleri dolsa da güçlü durmaya söz verdiğini, onun
emaneti çocukları için bunu yapacağını söyleyerek, şöyle devam etti:“Kuleli
Askeri Lisesi çıkışlıydı. 33 yıl 7 ay devlette çalıştı. 2009 yılında kıdemli
Tabip Albay olarak emekli oldu. Sonrasında da özel hastanelerde çalışmaya
başladı. Hastalık Wuhan’da ilk çıktığında eve stok yaptırdı. Aç kalacağız,
market bulamayacağız falan diye değil. Salgın Türkiye’ye ulaştığında dışarı
çıkma, alışverişe gitme sayımız düşsün diye. O kadar öngörülüydü. Daha o dönem
maske kullanmaya başladı.İşe
gidip gelirken aracında bile maske kullanırdı. Hep derdi ki, ‘Bu bana gelirse,
beni götürür.’ Çünkü kronik rahatsızlıkları vardı. Kalbinde stent,
akciğerlerinde alerjik hastalığı vardı. Kızımız Sude (16) engelli olduğu için
algın daha ülkemize gelmeden onu Bursa’ya annemin yanına yolladık.İnsanlar
normal hayatına devam ederken biz evimizde kalmaya başlamıştık bile. İşten
gelince yemeğini ayrı yerde yer, Sude’nin odasında kalırdı bizi korumak için.
Oğlumuz Arda (14) ve Yiğit (7) ile çok fazla bir araya gelmemeye özen
gösterirdi. 3 ay biz eşimle aynı masada yemek yiyemedik, sohbet edemedik.
Çocuklarına sarılamadan gitti. Bu ne kadar acı bir şey ancak yaşayan
biliyor.""Görüntülü görüştük, 20
dakika sonra ölüm haberi geldi"Eşinin
Mayıs ayı başlarında bir gün uzun bir ameliyat dönüşü çok yorgun ve bitkin bir
şekilde eve geldiğini anlatan Çevli, hastaneye yatma sürecini şöyle özetledi:“Ertesi
gün titremeler, ağrılar başladı. Çalıştığı hastanede yapılan testin pozitif
olduğu anlaşılınca tedavi Çin başka bir özel pandemi hastanesine yatırıldı.
Bize de test yapıldı hemen. Çocuklarda bir şey yoktu ama ben pozitiftim.
Şanslıydım, ben de pozitif olduğum için serviste tedavi gördüğü zamanlarında
yanında kalabildim. 3 gün ona ben bakabildim. Gittikçe durumu kötüleşiyordu. Nefes
almakta zorlanmaya başladı.Yoğun
bakıma almaları gerektiğini söylediler. Yoğun bakıma girerken sarılabildim en
on. İkimiz de ağladık. Ama hiç umudumuzu yitirmemiştik. Yoğun bakımda
atürasyonunu falan kendisi takip ediyor, sürekli videolar çekip herkesi
uyarıyordu. Her gün görüntülü görüşme yapıyorduk.Çıkacağı
günler için planlarımı anlatıyordum ona sürekli. Son zamanlarına doğru
konuşmakta dahi zorlanıyordu. Akciğerleri çok kötü durumdaydı. Yoğun bakıma
yatışından 18 gün sonra falan bir sabah beni aradı. Konuşamayacak kadar
kötüydü. Eliyle iyiyim işareti yaptı. Sonra el salladı ve ardından da ‘Seni
eviyorum’ diye mesaj attı. ‘Ben de seni seviyorum’ yazdım. 20 dakika sonra
telefonum çaldı. ‘Pınar Hanım hemen hastaneye gelebilir misiniz, kalbi durdu, döndürmeye
çalışıyoruz’ dediler. O anda dedim, her şey bitti!""Her gün izlediğiniz
ayılardan biri siz oluyorsunuz"“Hastalığın
ilk belirtileri, durumunun ağırlaşması, yoğun bakıma girmesi ve vefat etmesi 20
gün içerisinde oldu" diyen Pınar Çevli, sözlerini şöyle noktaladı: “Yarım
aat önce konuştuğunuz bir kişi, size el sallıyor, ‘Seni seviyorum’ diyor;
yarım saat sonra ölüm haberini alıyorsunuz. Bu böyle bir şey işte. O günlerde
diyordum ki, kötü olsa da hiç ayağa kalkamazsa da yeter ki yaşasın. 3 ay boyunca
kızına sarılamadı, büyük oğlumuzu göremedi.Küçük
oğlumuzla bir araya gelip vakit geçiremedi. Ben eşime sarılamadım. En son yoğun
bakıma götürürlerken sarılabilmiştim. Sevdiğiniz bir insanın son anında yanında
olamayabilirsiniz, günlerce göremeyebilirsiniz, dokunamayabilirsiniz. Bu,
eşiniz, anneniz belki evladınız bile olabilir.
Bunun
şakası yok. Ekranlardan günlük izlediğiniz o sayılardan bir tanesi bir gün siz
oluyorsunuz. Sessiz taşıyıcı o kadar çok ki! Hep ‘Gelmeyin hastanelere, bir baş
ağrısıyla, bir kırgınlıkla gelmeyin. Şüpheli durumunuzda belirlenmiş pandemi
hastanelerine başvurun. Oralarda tedbirler daha yüksek. Hem kendinizi hem sağlık
çalışanlarını koruyun. Gereksiz yere dışarı çıkmayın, AVM’lere gitmeyin,
kendinizi kandırmayın. Kendinizi bu virüse öldürtmeyin, tedbirinizi elden
bırakmayın’ derdi."

Yorumlar
Kalan Karakter: