Deprem korkusu travma sonrası strese dönüşebilir
İzmir Seferihisar’da meydana gelen 6.6 büyüklüğündeki depremin toplumun her kesimini derinden üzdüğünü, psikolojisini olumsuz etkilediğini söyleyen İTÜ ETA Vakfı Doğa Koleji Rehberlik ve Liseler Koordinatörü Sibel İzgiman, çocukların psikolojik iyi oluşlarına dikkat çekti.
Yayınlanma :
03.11.2020 12:28
Güncelleme :
03.11.2020 12:29


depremin toplumun her kesimini derinden üzdüğünü, psikolojisini olumsuz
etkilediğini söyleyen İTÜ ETA Vakfı Doğa Koleji Rehberlik ve Liseler
Koordinatörü Sibel İzgiman, çocukların psikolojik iyi oluşlarına dikkat
çekerek, “Çocuklar bu süreçte okula gitmek istemeyebilirler, ya da dikkat
toplayamama ve okul başarısında düşüş gibi durumlar oluşabilir. Küçük yaş
grupları aileden ayrılmak istemeyebilir, ebeveyn ile birlikte uyumak
isteyebilirler. Eğer bu tepkilerle baş edilmezse korku ‘travma sonrası stres
bozukluğuna’ dönüşebilir. Duyguların ifadesi çok önemli, aileler iletişim ve
paylaşımda bulunmaya dikkat etmeliler” dedi.Ege Denizi’nde, İzmir’in
Seferihisar ilçesi açıklarında cuma günü saat 14.51’de 6.6 büyüklüğünde bir
deprem meydana geldi. Enkaz altında kalan vatandaşları kurtarma çalışmaları
bölgede halen devam ediyor. İTÜ ETA Vakfı Doğa Koleji Rehberlik ve Liseler
Koordinatörü Sibel İzgiman, depremin çocuklar ve ergenler üzerindeki etkilerine
yönelik açıklamalar yaparak, ailelere uyarılarda bulundu.“PSİKOLOJİK DESTEK
ALINABİLİR”Depremi birebir yaşayan çocukların dışında, bu görüntüleri izleyen,
tanıklık eden hatta arama kurtarma çalışmalarına yardımcı olan kişilerde de
travma oluşabildiğini belirten İzgiman, “Yetişkinler de çocuklar da, travma
sonrası birtakım duygusal tepkiler vermeye başlayabiliyor. Fiziksel olarak
yaralarımızı sardıktan sonra günlük hayata dönmek için başta İzmir’deki
çocuklar olmak üzere, hepimizin psikolojik desteğe ihtiyacı olabilir” diye
konuştu.ÇOCUKLARDA TRAVMA OLUŞTURUYORDeprem gibi doğal afetlerin travmatik
olaylar olduğunu aktaran İzgiman, “Özellikle okul çağındaki çocuklar, günlük
hayatlarına okula giderek ve aileleriyle vakit geçirerek devam ederken dünyayı
güvenli bir yer olarak algılıyorlar. Ani, sarsıcı, günlük rutini bölen hatta
kayıplara neden olan, güven duygusunu sarsan olaylara travmatik olaylar
diyoruz. Yaşımız ne olursa olsun travmalara benzer tepkiler verebiliriz. İlk
başta elbette hepimiz şok yaşıyoruz. Ardından öfke, çaresizlik, kendini
suçlama, inkar gibi duygular oluşabiliyor. Bazen içimize kapanıyoruz, bazen de
agresif, gergin ve aşırı uyarılmış olabiliyoruz. Bilişsel olarak dikkat
dağınıklığı gibi tepkiler verebiliyoruz” ifadelerini kullandı.STRES BOZUKLUĞU YAŞANABİLİRÇocuklarda
farklı farklı davranışların gözlemlendiğini vurgulayan İzgiman, “Okul çağındaki
çocuklar okula gitmek istemeyebilir, dikkat dağınıklığı ve okul başarısında
düşüş gibi durumlar gözlemlenebilir. Küçük yaş gruplarında ise aileden ayrılmak
istememe, aile ile birlikte uyuma isteğiyle karşılaşabiliyoruz. Aslında bu
tepkiler travma sonrası verilen normal tepkilerdir. Ama bu tepkilerle baş etmek
lazım, baş edilmezse travma sonrası stres bozukluğuna dönüşebilir. Eğer destek
alınmazsa kalıcı etki bırakabilir. Güven duygusunu tazeleyerek normal hayata
dönmek, kalıcı hale gelen stres bozukluğunu önleyecektir. Aileler ve
eğitimciler Türkiye genelinde özellikle çocukların, psikolojik açıdan iyi
oluşları konusunda hassasiyet göstermelidir” dedi.“PARMAK EMME, GECE ALT
ISLATMA” OLABİLİRMilli Eğitim Bakanlığı'nın, bu hafta okullara ara verilmesi
kararını doğru bulduğunu söyleyen İzgiman, “Çünkü travma sonrası okul çağındaki
çocuklar sevdiklerinin yanında olmak istiyor, bir arada olmaya ihtiyaçları var.
Okul öncesinde çocuklar duygularını ifade edemeyebilir, bu yüzden duygularını
gözlemlemek gerekiyor. Mesela, çok huysuzlanma, sürekli ağlama, davranışlarda
geriye gitme, parmak emme, geceleri alt ıslatma gibi davranışlar, aslında bir
şeylerin yolunda gitmediğinin göstergesidir. O çocuğun duygusal dünyasında
travma olduğunun ipuçlarını verir” diye konuştu.GELECEKLE İLGİLİ UMUTSUZLUĞA
KAPILABİLİRLEROkul çağındaki çocukların ise depremin farkında olduklarını
anlatan Sibel İzgiman, “Onlar da anne ve babalarının yanından ayrılmak
istemeyebilir ve onları kaybetme korkusu yaşayabilirler, olanlarla ilgili
kendilerini suçlayabilirler, çaresiz hissedebilirler. Ergenlik çağındaki
çocuklarda da, yetişkinlere benzer duygusal tepkiler görülebiliyor. Gelecekle
ilgili umutsuzluğa kapılabilirler, olanlara karşı agresif olup, öfke
duyabilirler. Ama duygusal tepkiler ve bu tür davranışlar normaldir”
ifadelerini kullandı.YAPILMASI GEREKENLERBu süreçte duyguların ifadesinin çok
önemli olduğunu vurgulayan İzgiman, “Konuşarak, hissettiklerimizi ifade
etmeliyiz. Olanlarla ilgili konuşabilmek, anne, baba veya yetişkinin çocuğa
duygularını anlatması, korktuğunu, üzüldüğünü ifade etmesi, çocuğun yaşadığı
duygu durumunun normalleşmesini sağlar. Hem de çocukları duygularını ifade etme
konusunda cesaretlendirir. Eğer çocuk anne ve babasıyla uyumak istiyorsa,
yanından ayrılmıyorsa bu konuda destek olmak gerekir. Fiziksel temas çok
önemli, ailelere önerim; çocuklarına sarılmaları, ellerini tutmaları, sürekli
yanlarında olmalarıdır. Bu dönemde en çok ihtiyacımız olan şeyin iletişim ve
paylaşım olduğunu düşünüyorum” dedi.
Yorum Yazma Kuralları
Lütfen yorum yaparken veya bir yorumu yanıtlarken aşağıda yer alan yorum yazma kurallarına dikkat ediniz.
Türkiye Cumhuriyeti yasalarına aykırı, suç veya suçluyu övme amaçlı yorumlar yapmayınız.
Küfür, argo, hakaret içerikli, nefret uyandıracak veya nefreti körükleyecek yorumlar yapmayınız.
Irkçı, cinsiyetçi, kişilik haklarını zedeleyen, taciz amaçlı veya saldırgan ifadeler kullanmayınız.
Türkçe imla kurallarına ve noktalama işaretlerine uygun cümleler kurmaya özen gösteriniz.
Yorumunuzu tamamı büyük harflerden oluşacak şekilde yazmayınız.
Gizli veya açık biçimde reklam, tanıtım amaçlı yorumlar yapmayınız.
Kendinizin veya bir başkasının kişisel bilgilerini paylaşmayınız.
Yorumlarınızın hukuki sorumluluğunu üstlendiğinizi, talep edilmesi halinde bilgilerinizin yetkili makamlarla paylaşılacağını unutmayınız.
Yorumlar
Kalan Karakter: