Bel ağrısı 40 yaşından önce başlamışsa dikkat!
Sağlık Bilimleri Üniversitesi İstanbul Okmeydanı Eğitim ve Araştırma Hastanesi Fizik Tedavi ve Rehabilitasyon Kliniği Eğitim Sorumlusu Prof. Dr. Ömer Kuru, halk arasında Ahmet Mete Işıkara ve Suna Pekuysal hastalığı olarak bilinen ankilozan spondilit (AS) hakkında önemli bilgiler vererek hastalara önerilerde bulundu.
Yayınlanma :
22.07.2020 12:06
Güncelleme :
22.07.2020 12:06


kemiğindeki eklemleri tutan ankilozan spondilit (AS) kendini en çok bel
ağrısıyla belli ediyor. Bel ağrısı sebebiyle doktora başvuran hastalara konulan
yanlış bel fıtığı teşhisi ise AS'nin erken evrede teşhis edilmesini engelliyor.
Bel ağrısı eğer 40 yaşından önce başlamışsa, istirahatle geçmeyip egzersizle
düzeliyorsa, sinsi başlangıçlıysa, gece uykudan uyandırıyorsa ve sabah
tutukluğu yaratıyorsa ankilozan spondilit hastalığına dikkat.
ANKİLOZAN SPONDİLİTİ TEŞHİSTE AİLE
ÖYKÜSÜ ÇOK ÖNEMLİAnkilozan spondilitin sebebinin kesin olarak bilinen bir
hastalık olmadığını ifade eden Sağlık Bilimleri Üniversitesi İstanbul Okmeydanı
Eğitim ve Araştırma Hastanesi Fizik Tedavi ve Rehabilitasyon Kliniği Eğitim
orumlusu Prof. Dr. Ömer Kuru şunları söyledi: “Eğer sebebi net olarak
bilinseydi tedavisi çok daha kolay olurdu. Genetik faktörler ve yatkınlık çok
önemli. AS'li hastaların çok büyük bir kısmında HLA-B27 adı verilen bir antijen
mevcut. Hastaya yapılan tetkikler sonucunda bu antijenin pozitif olarak
bulunması, AS olasılığını artırır fakat tek başına hastalığı işaret etmez.
Bunun dışında tetikleyici bazı faktörlerin de olması gerekir. Bu faktörlerden
en çok mikrobiyal ajanlar üzerinde duruluyor ancak genel olarak “Şununla
karşılaşırsak biz bu hastalığa maruz kalırız” şeklinde bir şey ispatlanmış
değil.
Omurga dışında hastalığa bağlı olarak göz ve bağırsaklar gibi vücudun diğer
bölümlerinde de iltihap gelişebiliyor. Bu nedenle bel ağrısı yakınmalarıyla
gelen bir kişide sedef hastalığı, iltihabi bağırsak hastalığı (ülseratif kolit,
Crohn hastalığı) ya da göz kızarıp şişmesiyle kendini gösteren üveit hastalığı
varsa hemen akla ankilozan spondilit gelmeli. Biz bel ağrısı şikayetiyle gelen
bir hastaya bu hastalıklarından birinin ya da birkaçının akrabalarında olup
olmadığını da sorarız. AS'de aile öyküsüyle tanıya gitmek çok kullanılan bir
yöntemdir."
İLK VE TEMEL BELİRTİ BEL AĞRISIDIRİlk ve temel belirtinin bel ağrısı olduğunu vurgulayan Prof. Dr.
Ömer Kuru: “Ancak tüm bel ağrılardan ayrılan özellikleri vardır. AS'de görülen
bel ağrısı dinlenmeyle geçen, zorlanmaya bağlı gelişen bir ağrı değildir. AS'de
iltihabi bir ağrı söz konusudur. Bir bel ağrısı 40 yaşından önce başlıyorsa,
istirahatle geçmeyip egzersizle düzeliyorsa, sinsi başlangıçlıysa, gece uykudan
uyandırıyorsa ve sabah tutukluğu yaratıyorsa o zaman bu iltihaplı bel
ağrısıdır. Bu durumda ankilozan spondilit varlığını araştırmak gerekir.”Hastalığın iklime göre değil, yaşa ve cinsiyete göre
değiştiğinin altını çizen Prof. Dr. Ömer Kuru sözlerini şöyle sürdürdü:
“Başlangıç yaşı 40 yaşından öncedir. Genellikle 20'li yaşlarda başlar ve
erkeklerde görülme riski kadınlara göre 3 kat daha fazladır. Dünyada görülme
ıklığı yüzde 0.6 ila yüzde 1.4 arasındadır. Türkiye'de görülme sıklığı ise
yüzde 0.5 civarındadır.”
HASTA EĞİTİMİ TEDAVİDE ÇOK ÖNEMLİHasta eğitiminin tedavide çok önemli olduğunu dile getiren Prof.
Kuru: “Hastayı hastalığı konusunda bilgilendirmek, egzersize yönlendirmek,
hastanın sigarayı bırakmasını sağlamak ve hekiminin önerdiği şekilde ilaç
kullanmasını sağlamak gerekiyor.
AS'DE VAKALARIN YÜZDE 90'INDAN FAZLASI
45 YAŞINDAN ÖNCE GÖRÜLÜYOR“Tıpta bazı hastalıkların sık görüldüğü yaş aralıkları vardır.
AS'de vakaların yüzde 90'ından fazlası 45 yaşından önce görülüyor” diyen Prof.
Dr. Ömer Kuru: Hastalığın neden erken yaşlarda ortaya çıktığı bilinmiyor. Erken
yaşlarda başlaması tanı koymada hekime ipucu verir. 60 yaşında bir hastanın bel
ağrısıyla gelmesi AS'yi düşündürmez. Ancak bu kişi genç ise akla gelen
eçenekler arasında ankilozan spondilit de yer alır. Hatta eskiden askerlik
çağındaki genç erkeklerin hastalığı olduğu, sadece erkeklerde görüldüğü
düşünülürdü. Sonra yapılan çalışmalar aslında kadınlarda da bu hastalığın
ortaya çıktığını gösterdi.”AS'ye tanı koymada son yıllarda çok önemli gelişmeler olduğunun
müjdesini veren Prof. Dr. Ömer Kuru: “Bunda hekimlerin farkındalığının artmış
olması çok etkili oldu. Bir de eskiden tanı koymada röntgen çekilerek AS'nin
vücutta tuttuğu sakroiliak eklemi görüntülemek tercih edilirken artık klinik
muayene ve öykünün yanı sıra sakroiliak eklemin emarı (MR) ve HLA-B27 testi
teşhiste çok daha önemli bir yer tutar hale geldi.Sakroiliak eklem, kuyruk sokumu kemiğiyle (sakrum) leğen
kemiğini birleştiren eklemdir. Ankilozan spondilit genellikle bu eklemin
romatizmal iltihabı şeklinde başlar. Ancak AS zaman içerisinde yavaş yavaş
ilerleyen bir hastalık olduğu için erken dönemlerde çekilen röntgenlerde bu
iltihabı görmek mümkün olmazdı. Bu da geç ve yanlış tanı konulmasına sebebiyet
verirdi. Eğer bir kişide 40 yaşından önce başlayan, sinsi ilerleyen, sabah
tutukluğu yapan bir bel ağrısı varsa direkt sakroiliak eklemin emarı (MR)
görülerek teşhis koyulmalı. Genel bel emarları bu aşamada doğru sonuç vermez.”
ANKİLOZAN SPONDİLİTTE TANITANI GECİKMESİ
ÇOK SIK YAŞANIYORAnkilozan spondilitte tanı gecikmesinin çok sık yaşandığını dile
getiren Prof. Dr. Ömer Kuru sözlerine şöyle devam etti: “Yaklaşık 9 yıl kadar
geç tanı alan hastalar mevcuttur. Bel ağrıları toplumda çok yaygın ve çok
farklı sebeplere bağlı olarak görüldüğü için AS'li hastalardaki bel ağrısının
diğer nedenlere bağlı bel ağrılarından ayırt edilmeleri çok önem taşır. Yapılan
bir çalışmada AS'li hastaların 3'te 1'ine yanlışlıkla bel fıtığı tanısı
konulduğu ve bunların yüzde 7'sinin ameliyat edildiği bildirilmiştir.”
DURUŞ VE SOLUNUM EGZERSİZLERİ TEDAVİDE
ETKİN ROL OYNUYORÖzellikle duruş ve solunum egzersizlerinin tedavide etkin rol
oynadığını ifade eden Prof. Ömer Kuru: “Hastalar ilacını kullanıp kendini iyi
hissettiği dönemlerde dâhil olmak üzere her gün 40-45 dakikasını egzersize
ayırmak zorunda. AS öne doğru eğen bir hastalık olduğu için geriye doğru esnemeyi
ağlayan kasları güçlendiren yüzme, basketbol gibi sporlarla uğraşmak yine
oldukça fayda sağlar. Yine pilates gibi omurgayı güçlendiren egzersizlere de
başvurulabilir. Ancak AS'li hastaların kemikleri, iltihabın yol açtığı
tahribattan dolayı hassas olduğundan kırılmaya daha meyillidir. Bu nedenle
AS'li hastalar Uzak Doğu, güreş gibi temas sporlarından kaçınmalı.”
AS'Lİ HASTALAR SİGARADAN KESİNLİKLE UZAK
DURMALIProf. Dr. Ömer Kuru: "AS en çok omurga ile sakroiliak
eklemi, daha sonra kalça, omuz gibi büyük eklemleri ve nadirde olsa el ve ayak
eklemlerini tutuyor. AS'de göğüs kafesinin genişlemesi çok azaldığı için
olunum problemleri de olabiliyor. Kas-iskelet sisteminin yanı sıra göz,
böbrek, aort gibi eklem dışı tutulumlar da görülebiliyor. AS'li hastalarda
iltihabi bağırsak hastalıkları ve sedef hastalığı gelişebiliyor. AS'li
hastalarda ölüm riski hasta olmayanlara göre 1.5 ila 4 kat daha fazla. Sigara
bu sayılan hasarların daha da hızlanarak artmasına ve tablonun ağırlaşmasına
neden oluyor. AS'li hastalar sigaradan kesinlikle uzak durmalı, asla
kullanmamalı" uyarısında bulundu.
Yorum Yazma Kuralları
Lütfen yorum yaparken veya bir yorumu yanıtlarken aşağıda yer alan yorum yazma kurallarına dikkat ediniz.
Türkiye Cumhuriyeti yasalarına aykırı, suç veya suçluyu övme amaçlı yorumlar yapmayınız.
Küfür, argo, hakaret içerikli, nefret uyandıracak veya nefreti körükleyecek yorumlar yapmayınız.
Irkçı, cinsiyetçi, kişilik haklarını zedeleyen, taciz amaçlı veya saldırgan ifadeler kullanmayınız.
Türkçe imla kurallarına ve noktalama işaretlerine uygun cümleler kurmaya özen gösteriniz.
Yorumunuzu tamamı büyük harflerden oluşacak şekilde yazmayınız.
Gizli veya açık biçimde reklam, tanıtım amaçlı yorumlar yapmayınız.
Kendinizin veya bir başkasının kişisel bilgilerini paylaşmayınız.
Yorumlarınızın hukuki sorumluluğunu üstlendiğinizi, talep edilmesi halinde bilgilerinizin yetkili makamlarla paylaşılacağını unutmayınız.
Yorumlar
Kalan Karakter: