“ALTINORDU” CUMHURİYETİMİZLE YAŞIT KULÜBÜMÜZ
Son yıllarda adını Türk ve Dünya futboluna kazandırdığı; millî takımımızın başarılı oyuncuları İtalya’da Roma’daki Cengiz Ünder, İngiltere’de Leicester City’deki Çağlar Söyüncü ile Türkiye’de super ligde oynayan çok sayıdaki oyuncusu ile duyuran Altınordu ayrıca çok sayıdaki futbol okulunda on iki bin civarında gencimize futbol eğitimi vermekle futbola olan saygısıyla adını duyuran örnek bir futbol kulübümüzdür Altınordu.
29 Ekim 1923’te Türkiye Cumhuriyetimizin dünyaya ilân edilişinin üzerinden bir ay geçmişken 26 Aralik 1923’te İzmir’de kurulur Altınordu Futbol Kulübümüz.
Bu kuruluşa; Süleyman Ferit Bey (Eczacıbaşı), Ahmet Şerafettin Bey, Kemal Kamil Bey (Aktaş), Edip Berkant Bey, Eczacı Sermet Bey, Numanzade Ali Rıza Bey, Muallim Mehmet Rıza Bey, Doktor Hacı Hasanzade Ethem Bey, Katip Selami Bey, Cerrah Necipzade Ali Bey ve Eczacı Rıza Bey imza atarlar.
Forma renklerinden kırmızıyı; Kurtuluş Savaşımızın şehit ve gazilerinin vatan toprağını sulayan kanlarının rengini; laciverti ise sağlamlığı ve gücü temsil eden çeliğin rengi olduğu için aldıklarını beyan ederler Altınordu’yu kuran yöneticileri,
Altınordu’nun asıl en derin ve en amlam yüklü değeri ise isminde ifade eder kendisini. İşin bir diğer güzel yanı aynı zamanda İstanbul’da da Altınordu adını alan bir futbol kulübü vardır.
Düşman denize dökülmüş, vatan kurtulmuş, kahraman ordumuz büyük bir zafer kazanmıştır. İşte bu muhteşem tabloya yakışır bir isim aranmaktadır. İlk olarak Zafer, Hilal ve Kurtuluş isimleri üzerinde durulur. Göktürk ve Sakatürk isimleri ağırlık kazanır. Muallim Mehmet Rıza Bey, Göktürk isminde ısrar etmektedir. Toplantıyı idare eden Süleyman Ferit Bey (Eczacıbaşı), “Ben de bir Türk ismi buldum, yine büyük bir Türk İmparatorluğu olan Altınordu ismini kulübün adı yapalım” fikrini orntaya atar. Bu teklif hiç itirazsız kabul edilerek kulübün ismi Altınordu olarak kabul edilir. Süleyman Ferit Bey de hem Altınordu’nun isim babası, hem de kurucu başkanı olur.
Altınuordu ilk resmî maçını Altay ile oynar ve 2-1 kazanır.
Altınordu Futbol Takımının adını aldığı Altınordu Türk Devletinden bahsedelim biraz da: Altın Orda/Altın Ordu Türk Devleti Cengiz Hanın torunlarından olan Batu Han tarafından 1242’de kurulur-1502’de de dağılır. Iki yüz elli yıllık ömründe Aral Gölü çevresinden Hazar Denizinin üst bölgesi, Kafkaslar, Karadenizin kuzeyinden Polonya’ya Litvanya’ya kadar uzanan geniş topraklarda hüküm sürmüştür. Berke Han döneminde Müslümanlığı seçmişlerdir. Dağıldığı zaman toprakları üzerinde Kazan, Kırım, Astrahan, Nogay, Sibir hanlıkları kurulur.
BUCASPOR:
1928’de İzmir’in 5. Futbol kulübü olarak kurulur.
ALTINAY:
1923 YILINDA Eşrefpaşa’da oturanların kurduğu futbol takımıdır.
SAKARYA: Aynı tarihlerde Altınay’ın rekabet halinde olduğu bir diğer futbol takımı da adını Sakarya Meydan Savaşı ve Zaferinden almış olan Sakarya Futbol Takımıdır.
İZMİRSPOR: 28 Kasım 1930’da Altınay ile Sakarya’nın birleştirilmesiyle kulübün ismi İzmirspor olur.
SONUÇ:
Yazı serimizin başlığı olarak “İzmir’deki Futbol Kulüplerinin Arka planı” başlığını seçmiştim. Takımlarımızın web sayfalarında kulüp tarihçeleriyle ilgili bilgileri okudukça böyle bir başlık seçmenin ne kadar isabetli olduğunu daha yakından hissettim ve fark ettim…
Gerçekten de güzel İzmir’imizin güzide futbol takımlarının kuruluş hikâyeleri tam bir kahramanlık hikâyesi: insan okudukça, öğrendikçe gurur duyuyor ve her bir takımımızı daha çok seviyor, taktir ediyor ve saygı duyuyor.
Çocukluğumuzda Denizli’nin Güney ilçesinde bizleri futboldan soğutmak için güya peygamberlerden birisinin başı savaşta kopmuş da düşmanlar da onun başını tekmelemiş futbol oyunu buradan çıkmış diye anlatırlardı.
Yıllar geçip de doğru bilgilere ulaştıkça halk anlatımının maksatlı olduğunu da anlamış olduk. Futbolun gerçeğine baktığımızda 1070’te yazılan Divânü Lugâti’t-Türk’te “tepük” kelimesi geçmekte ve içi kılla doldurulmuş bir nesnenin ayakla tepilmesiyle oynana bir oyun bilgisi verilmektedir.
Bunu da bir yana koyalım: Dünyay futbol mâlum bir İngiliz pyunu olrak yayılmıştır. Ülkemize de 1. Dünya Savaşı ve işgaller sırasında gelmiştir. Özellikle İstanbul ve İzmir’de işgal kuvvetlerinin askerleri kendi aralarında kurdukları takımlarla futbol oynarken bir sure sonra bizim gençlerimiz de benzer yapılarla işgalci askerelere karşı bir duruş sergilemek için futbol kulüplerini kurmuşlardır.
Bu mânâda konuya baktığımızda ilk futbol kulüplerinin 1903’te Beşiktaş, 1905’te Galatasaray, 1907’de de Fenerbahçenin İstanbul’da kurulduklarını biliyoruz.
İzmir’de de 1912’de Karşıyaka, 1914’’te Altay, 1923’te Altınordu, 1925’te Göztepe, 1928’de Bucaspor, ve 1930’da da İzmirspor’un kurulduklarını öğreniyoruz.
Bu tarihler bize altı yüz yıllık bir Osmanlı Devleti çökerken düşman işgalini hazmedemeyen, gençlerimizde ve millette bir Türklük duygusunun oluşmasını isteyen dönemin İttihat ve Terakki Cemiyeti Mensupları ile Türk Ocakları mensuplarının gayretleri ve öncülüğünün belirleyici olduğunu görüyoruz…
Özellikle İzmir’imizde kurulan futbol kulüplerimizin isimlerinin Altay, Altınordu, Altınay, Ülkü olmasının tesadüfi olmadığının ve tam bir milliyetçilik düşüncesinin eseri olduğunu anlıyoruz. Çünkü güzel İzmir’imiz ve civarı 15 Mayıs 1919’da başlayan ve 9 Eylül 1922’ye kadar devam eden işgal yıllarında işgalcilerin olmadık eziyetleri ve hakaretlerine maruz kaldığı için Türklük duygusuna daha sıkı sarılmış ve futbol kulüplerinde de bunu sembolleştirmeye çalışmıştır.
Nitekim Atatürk’ün yurt gezilerinde spor kulüplerini ziyareti adet haline getirmesi, hatıra defterlerine onları takdir ve teşvik eden sözler yazması yanında “Ben sporcunun zeki, çevik aynı zamanda ahlâklı olanını severim!..” özdeyişi yazıya esas teşkil eden duyguların özeti gibidir.
Şimdi düşünüyor da insan İzmir’de kulüp ayırt etmeksizin bu bilgiler derli toplu bir araya getirilse, sezon açılışlarında ve maçlar öncesinde broşürler halinde taraftarlara dağıtılsa, maç öncelerinde anonsla seyircilere anlatılsa acaba futbolda holigonizmin önüne geçlemez mi? Denemekle ne kaybederiz ki!.. Millî bir duygu ve ruhla buluşturulamayan gençlerimizin varacağı duygu holiganizmden başka birşey olmayacaktır. Bunun da polisiye önlemlerle önlenemeyeceğinin en açık örneği geçmiş yıllarda İzmir’deki maçlarda yaşanan acı hatıralardır…
O halde temiz su içmek için nasıl ki suyun gözesine gidiliyorsa futbolda temiz bir ortam oluşturabilmek için de kulüplerimizin kuruluş yıllarına gitmek ve o dönemlerin duygularını iyi anlamak ve anlatmak gerekiyor…
Sevgilerimle…
NOT: Değerli okurlarım, belgesel mahiyetindeki bu yazılarımın uzun olduğunu biliyorum. Bundan sonraki yazılarım bu kadar uzun olmayacaktır. Anlayışınız için minnettarım…
Merhaba değerli kardeşim/hocam yüce gönüllü insan Şerif Kutludağ; öncelikle bir süredir İzmir için vermeye başladığınız bu emek için teşekkürlerimi gönderiyorum lütfen kabul buyurunuz. Kaleminiz kavi, gönlünüz daha da zengin olsun. Ne güzel bir anlatımdı İzmir Futbol Kulüplerinin tarihi. Son cümleyi okuduğumda yazının bittiğine hüzünlendim ve baştan tekrar okudum. Doyumsuzdu ve beni maziye götürdü. İzmir futbol kulüplerinde bazı anılarım benimde var haliyle, gençliğinde biraz top koşturmuş şimdilerde 71 yaşına gelmiş biri olarak. Bir ara konuşuruz bunları sizinle... Tekrar tekrar emeklerinize teşekkür eder kaleminiz karşısında saygıyla eğilirim hocam. Sevgi ve muhabbetlerimi iletiyorum...
Eline emeğine sağlık Hocam.
Rahmetli babam 40- 45 yıllarında Sait Altınordu ile oynamış.bende hem beraber hemde karşılıklı oynadığım bir çok arkadaşım vardı Vefat edenlere rahmet diliyor.ALTINORDU CAMİAMA SONSUZ SEVGİLER SUNUYOR BAŞARILARININ DAİM OLMASINI DİLİYORUM.