Barış dönemlerinde insan ve malların hareketi (ticari, sosyal veya akademik) hep belli bir düzen içinde olur. Yani taraflar arası karşılıklı kontrol mevcuttur. Savaş zamanlarındaysa hiçbir düzen kalmaz. Elektrikler kesilir, içme suyu sistemleri çöker, atık su sistemleri patlar, can ve mal derdine düşen insanlar haşere/kemirgen mücadelesini bırakır, kıtlık oluşur, normalde yemediğimiz gıdaları tüketiriz ve sonunda sağlık sistemi büyük darbe alır. Bu tablo sonucunda on binlerce kişinin savaş bölgesinden güvenli gördükleri bölgeye kontrolsüz kaçışları başlar. Bu kaçışı tarif etmenin olanağı yoktur. Tarihi dokümantasyonlarda onlarcasına tanık olduğumuz hiçbir kaçışa benzemez. Yollarda günlerce, haftalarca sürecek aç/biilaç, çoluk/çocuk, üstte/başta olmadan yağmur, soğuk, aşırı sıcak, kar ve yakın insan teması içinde adeta bir insan selidir. Filler tepişirken, yine çimenler ezilir, on binlerce insan ölür, aileler evlatlarını, anne/babalarını kaybeder sonra ülkeler barış yapar ama o kayıpların acıları artık dinmez. Savaştan geriye 3 ordu kalır; (1) Sakatlar ordusu, (2) Yetimler ordusu, (3) ekonomisi çökmüş insanlar ordusu. Zaten dünya uzun zamandır ABD ve Rusya’nın, Suriye, Irak, İran, Afganistan, Kazakistan ve son olarak da Ukrayna da olduğu gibi arı kovanına çomak soktuğunu görüyor. Çin’de Tayvan üzerinde bu bulanık ortamda kendi sopasını sallıyor. Afrika zaten hep kaynayan kazan, Arap yarımadasının bitmeyen kabile çekişmeleri ülke sınırları dışındaki hesaplaşmaları yetmediği gibi bu petrol şımarığı bedeviler boylarına bakmadan ellerindeki kirli dolarlarla ülkelerin ekonomileri esir alan kanlı dolarlarına dolar katacak anlaşmalar yapıyorlar, mülkler satın alıyorlar.
COVID-19 pandemisine kurban verdiğimiz 5,5 milyon insanın ölümü bu gözü dönmüş liderleri hala iyilikte birleştirmeye yetmedi. Unuttukları bir nokta var. Dünya tarihine baksalar savaş sonrası patlayan salgın hastalıklarda savaştan daha çok yıkım olduğunu görseler belki biraz durulurlar. Ekim 1914’ de İngiltere, Almanya’ya savaş ilan ettikten 2 ay sonra alınan kararların başında sağlıkla ilgili olan tedbirler gelmektedir. Benzer önlemler 2. Dünya savaşı başında Eylül 1939’da da yaygınlaşarak yenilenmiştir. Tüm dünyada hiçbir ülke artık uniform bir yapıda değildir. Her ülkede satılmış yerli bireyler, ajanlar, başka ülkelerin vatandaşları farklı kimliklerle yaşamaktadır. Kimin ne zaman harekete geçeceği belli değildir. Örneklerini Libya’da, Mısır’da, Suriye’de, Irak’da, Afganistan’da, ülkemizde 15 Temmuz kalkışmasında, geçen ay Kazakistan’da, bugün de Ukrayna’da yaşıyoruz. Dış güçlerin en büyük destekçisi ulusların içindeki hainlerdir. Ben siyaset alanını bu konunun uzmanlarına bırakarak yazıma dönmek istiyorum.
Dün Ukrayna’da bir hastane bombalandı, en cahiliye dönemlerinde bile sağlık hizmeti veren yerler dokunulmazdı, üzerinde Kızıl haç veya Kızılay olan çatılar gözetilirdi. Hastanede ölenler ve yaralanan doktorlar var. Bugün Ukrayna’dan gelen bir videoda bodrum katındaki sığınakta yeni doğan yoğun bakımı gibi kullanılan yeri gördüm. İçim parçalandı. Benim çocuklarım da prematüre doğmuştu, onlar küvezdeyken bir damla anne sütü içirmek, sarılıklarını düşürmek ve bir temiz nefes için canımızı verirdik. Hiçbir bebek böyle bir dünyaya gelmemeli. Bu savaşlar Allah, din, ırk kavgası olamaz, aynı dinden insanlar savaşıyor, aynı ırktan insanlar ölüyorsa bunlar sadece egoların ve ekonomilerin cinayetidir.
Birinci dünya savaşı bitmesine yakın Avrupa’yı kırıp geçiren İspanyol Gribi 18 ayda 50-100 milyon insanın ölümüne neden olmuştur. 21 Şubat 2021’de yayınlanan bir makalede COVID-19 ile ülkeler arasındaki sürtüşmelerde iki yönlü bir ilişkiden dem vurulmaktadır; Makaleye göre bir kefede pandeminin yayılmasını kolaylaştıran durumlar, diğer kefede Pandemi ile artan yabancı düşmanlığı ve ulusalcılıktan beslenen hareketlerin güçlenerek silahlı çatışmaları teşvik etmesi kaçınılmazdır. ((2021) 44(1) UNSWLJ 227: https://doi.org/10.53637/VKBU2144)
Gerçekten de ülke sınırlarını kapatırken AB’nin ne kadar acımasız olması, İngiltere, ABD ve Yeni Zelanda hükümetlerinin neredeyse sınırlarını geçilmez kılması, acil vize gerektiren durumlar için bile elçiliklerini kapatmaları sadece hastalığın yayılma korkusu ile açıklanamaz. Bu sadece tıbbi bir karantina değildi. Ülke kaynaklarının yetersizliğio ülkelerin bildiği, ama diğer dünyanın bilmediği bir gerçekti. Bu pek parlak ülkelerin neon ışıklarıyla sunduğu çok abartılan sağlık sistemleridaha fazla yük kaldıramayacak durumdaydı ve nitekim İngiltere, İtalya, İspanya, Fransa, ABD için ülkelerin sigorta sisteminde yük gördükleri ileri yaştaki kronik hastalığı olanlardan kurtulma fırsatıydı. Sürü bağışıklığı mottosu altında milyonlarca yaşlı morglara sığmayacak şekilde öldüler. Buz hokeyi pistlerini bile morg olarak kullandılar. Bu sırada aşı karşıtlarının başlattığı protestolar, New York sokaklarında aşırı dinci Yahudilerin sokakları işgali sadece bu ölümlerin artmasına ve insanlara hastalık bulaşmasına katkı sağladı. Bu nedenle ben aşı karşıtlarınıbiyoterörist, dini gerekçelerle aşı olmayanları da inanç eksikliği olan kişiler olarak görüyorum. Tüm Peygamberler ilime ne kadar değer verdiklerini vurgulayan uyarılar yapmıştır. Bedenlerimiz, bize Allah’ın emanetidir, dini gerekçeyle aşı retçilerini emanete hıyanet eden kişilerdir.Nasıl oluyor da; aşılanmayıp hastalığı bulaştırdığı bir kişinin ölümüne neden olan biri “Bir insanı öldürmek, insanlığı öldürmektir.” diyen Peygamberimizin ümmeti sanıyor kendini, şaşırmamak elde değil.
Tarihin gerilerine gittikçe savaşlar ve sonrasındaki bulaşıcı hastalıkların neden olduğu yıkımlarla ilgili pek çok belge mevcut. Bitmeyen savaşlar sonucunda Atina’yı kasıp kavuran 5. Yüzyıldaki veba salgını, 2. Dünya savaşında sıtma nedeniyle yaşanan kayıplar hep önümüzde dururken, iki yıldır pandeminin en hızlandığı aylarda birlik olmak yerine savaşan insanları, savaşı kışkırtanları hiç kimse hayır, dua ile anmayacaktır. Aşı üreticisi Rusya’da iki doz aşı olanların oranı %49, Ukrayna’da %35’tir. Görüldüğü gibi yaklaşık 2 yıldır aşı bolluğuna rağmen bu ülke insanlarınınönceliği aşılanmak olmamıştır. Bozulan şartlar altında canlarını mallarını kurtarma derdine giriştiklerinde durumun ne kadar daha da kötü olacağı aşikardır. Bunların göçtükleri yerlerde artan nüfus yoğunluğu, tedbirsizlik ve yakın temas bu melun virüsün arayıp da bulamadığı mutasyon ortamını sağlayacak, yaklaşık 10,6 milyar doz aşılamanın etkisini kıracak, harcanan milyarlarca dolar çöpe atılmış olacaktır. İnanın geldiğimiz noktadan daha geriye gittiğimiz bir dönem yakındır. Maske-Mesafe-Hijyen kurallarına uyalım ve lütfen aşılanma hızımızı arttıralım Hükümet aşıyı en bol şekliyle bedavaya sunuyor ve siz aşı olmayanlar hangi cahil fikirlerle aşı olmuyorsunuz şaşıyorum. Sizlere değil, ama etrafınızdaki immün sistemi baskılanmış, aşılı ve ileri yaşlı iyi insanlara üzülüyorum.