İki yılı aşkın süredir dünyanın güzelliklerini, nimetlerini, dostluklarımızı esir alan COVID-19 belası giderek daha da güçlü bir şekilde ekonomiyi, dünya barışını pençesinden sıkmaya başladı. İnsanların, ülke liderlerinin, ülkelerin huysuzluk katsayıları tavan yaptı. Orta Doğu onlarca yıldır kaynayan kazan, Afganistan, İran, Kafkaslar, Çin’in Uygur Türkleri veTaiwan’la bitmeyen krizi, Rusya’nın Ukrayna aç gözlülüğü, Afrika’da kabile savaşları, Mısır ve Libya’nın içinde bulunduğu durum, Arap ülkelerindeki değişim, ABD’nin kabul edilemez dış politikaları dünyamızı bir türlü aklı selime çekemiyor. Her yıl kaybolan onlarca canlı türü, yerküredeki sıcaklık artışı, azalan temiz su kaynakları, yanan ormanlar, denizlerde artan kirlilik, karbon ayak izinin bir türlü azaltılamaması, nükleer silahların sınırlandırılamaması, düzensiz göçmenlik gibi sorunlar varken yeni sorun çıkarmak nasıl bir dünyaya gittiğimizin kanıtı.
Asıl gündem ne yazık ki bir virüsün yarattığı kabusa odaklı. Yukarıdaki sorunların çoğu yüzlerce yıllık geçmişleri ile bugünden yarına çözülemez. Ama COVID-19 belasından kurtulmak için elimizdeki fırsatı değerlendirmemek bana büyük bir gaflet gibi geliyor. Aşı olmaktan kaçınmak, bu konuyla ilgili yalan yanlış bilgilere, dini hurafelere inanmak kabul edilebilir değil. Bir de bunu körükleyen aşı karşıtları var kafamda bu sapkınlarla ilgili neden, niçin sorularına bilimsel ve akılcı hiçbir yanıt bulamıyorum, sapkınlık dışında. Sosyal medya yüzlerce, binlerce hesap üzerinden yürütülen bu kara propagandaya Facebook, Youtube aylardır savaş açmasına, yayınları yasaklamasına rağmen halen bu saldırılar delice devam ediyor. Dünya genelinde milyarlarca insan aşılama sıralarının gelmesini çaresizce beklerken, elinde olanağı olup da kullanmayanlara ne demek lazım? “Bulmuş da bunuyor” deyimi tam buna uygun ya da “tok evin aç kedisi”, “dersiz başına dert arayan”, “sokma akıl değil, dökme akıl lazım” diye dilimizde bunlara söylenecek çok şey var. Türkiye aşı tedariki konusunda başarılı ülkelerden biri ama halen istenilen düzeyde aşılamaya ulaşamadık. Altı ay önce olmamız gereken konumun halen uzağındayız. Her gün 20-25 bin yeni olgu, 200 civarı kayıp ile boğuşuyoruz. Bunların çoğu Maske-Mesafe-Hijyen kurallarını gevşetenler, aşılı olmayan veya aşılamasını tamamlamamış bireyler, ne yazık ki çoğu da gençler. Aşılanmayanlar, sevgili vatandaşlarım buna hakkınız yok. Ülkemizin ekonomisi, kaybolan iş gücü, geri gelmeyecek sevdiklerimizde sizin vebaliniz olduğunu hatırlatmak isterim. İnsan bindiği dalı kesmez. Başka Türkiye, başka dünya yok. Ama başka bir Türkiye, başka bir dünya mümkün. Herkes kapısının önünü temizlerse mahalle, şehir, ülke temiz olur diye sloganımızı hatırlatmak isterim. Lütfen kanmayın, kandırmayın. Son pişmanlık fayda etmez.