Son günlerin en popüler gündemi, eski bir suçlunun, bir mafya liderinin Türkiye Cumhuriyeti içişleri bakanının ve üst düzey devlet yetkililerinin hakkında ileri sürdüğü mesnetsiz iddialar oldu. Biz millet olarak hadiselere ekseriyetle göründüğü haliyle bakarız. Her söyleneni hakikat kabul eder, meselenin arka planının da olabileceğini ve planın ne olduğunu pek merak etmeyiz. Medya organlarının ve muhalif siyasetçilerin de yönlendirmesiyle, doğru veya yanlış olmasından ziyade konuyu magazinel açıdan değerlendirip, fikir beyan etmek en iyi becerdiğimiz iştir. Bu meselede de toplumun ekseriyeti, konuyu Türkiye düşmanlarının istediği şekilde gördü.
ABD’nin Afganistan’ı işgali ile başlayan, İslam dünyasını dizayn etme hayali, ya da projesi, o günden bugüne hedefinden hiç sapmadan devam ediyor. 1. Ve 2. Körfez savaşıyla devam eden bu plan, Libya’nın parçalanması, Suriye’nin etnik ve mezhepsel bir bölünmeye sürüklenip milyonlarca insanın evlerinden, yurtlarından edilerek darmadağın edilmesiyle devam ediyor. Mısır’da darbe yapılıp, halkın oylarıyla seçilen Cumhurbaşkanı Muhammed Mursi’nin devrilip yerine Sisi’nin getirilmesi bu planın parçalarıdır. Bize biraz uzak coğrafya gibi görünse de, aynı plan Cezayir, Fas ve Sudan’da tıkır, tıkır işlemeye devam ediyor.
Kimseye siyaset dersi vermek iddiasında değilim. Ancak batı dünyasının emellerini her birimizin iyi okuması gerektiğine inanıyorum. ABD ve Avrupalı yetkililerin zaman, zaman yaptıkları çıkışları iyi analiz edersek, mesele çok açıktır. Önce İsrail terör devletinin güvenliğini sağlamak ve beraberinde Sünni müslümanları yok etmek. Etrafımızda cereyan eden hadiseleri aklı selimle değerlendirdiğimizde asıl hedefin, Türkiye olduğunu çok net anlamış oluruz. İran’ göstermelik düşmanları olarak önümüze koysalarda batının İran denilen devletle hiçbir problemi olmayacağını bilmeliyiz. Şia denilen mezhep başından beri, İslam dinini yozlaştırmak maksadıyla ortaya çıkmıştır. Ve İran da bu ehli sünnet dışı, sapık inancın tarihte de, bugün de en büyük temsilcisidir. İngilizlerin kurduğu VEHHABİ’liğin hakim olduğu Suudi Arabistan ve yahudi beslemesi BAE yönetimini çıkarırsak bölgede dizayn edilemeyen tek Sünni müslüman ülke Türkiye’dir. Cumhuriyetin kuruluşundan itibaren ülkemizde kontrolü ele alan İngilizler ve 1945 sonrası ABD, istihbarat örgütleri ve bizden olduğunu zannettiğimiz paralı uşakları vasıtasıyla diledikleri gibi at koşturmayı başarmışlardır. AKPARTİ ve Recep Tayyip ERDOĞAN üzerinde, özellikle 15 Temmuz sonrası kontrollerini kaybeden bu aktörler, Türkiye cumhuriyetini açıkça hedef göstermeye başlamıştır.
ABD başkanı BİDEN’ın seçim kampanyasında “Recep Tayyip ERDOĞAN’ı devirmek için muhalefeti destekleyeceğiz” demesinden tutun, AB ülkeleri liderlerinin büyük çoğunluğunun her fırsatta cumhurbaşkanımızı hedef alması, batı dünyasının hedefinin Türkiye’nin de diğer İslam ülkeleri gibi perişan edilmesi olduğunu göstermektedir. ABD ve AB ülkeleri liderlerinin söylediklerinin aynısını kim söylüyor. PKK’nın partisi HDP, FETÖ tarafından kontrol edildikleri artık inkar bile edilmeyen İP ve CHP, bir de ABD’li ve Avrupalı işadamlarının sahibi oldukları medya kuruluşları.
Asıl konumuza gelirsek ABD istihbaratının kucağındaki FETÖ, kendi kucağındaki mafya liderine içişleri bakanı Süleyman SOYLU üzerinden hükümeti zora sokacak şekilde iftiralar atması emrini verdi.
Türkiye’den Karadağ’a kaçan, oradan Kosova’ya sınır dışı edilen, Kosova polisince kendisine sahte kimlik temin edilen adamımız buradan Fas’a geçerek orada da Fas polisinin elinden kaçırılarak BAE’ye getirildi. Peki bu rota neyin nesi. Sedat Peker’in takip ettiği rota FETÖ’nün en güçlü olduğu devletçiklerdir. Kuzey Makedonya, Kosova ve Karadağ, 15 Temmuz darbe girişiminden sonra yurt dışına kaçan FETÖ mensuplarının her türlü faaliyetine izin veren ülkelerdir. Fas’a gönderilip oradan BAE’ye getirilmesi ise ABD istihbaratının planının bir parçasıdır. Zira Balkan ülkelerinden doğrudan alınarak BAE’ye getirilmiş olsa Türkiye’nin bu ülkelere tepkisi sert olacaktı. Bunu göze alamadılar. Yani sonuç olarak ABD istihbaratı, kontrol edemedikleri Türkiye cumhuriyeti devleti ve onun başkanı Recep Tayyip ERDOĞAN’a, içişleri bakanı Süleyman SOYLU üzerinden operasyon çekti. Burada asıl üzerinde durulması gereken, muhalefetin bütün bu yaşananları görmesine rağmen hep bir ağızdan konunun üzerine atlamış olmasıdır. Biz “Türkiye’de muhalefet yoktur. PKK, FETÖ ve ABD, AB ülkelerinin kontrolündeki partiler vardır” derken, havanda su dövmüyoruz. Hadiselerin sadece görünen kısmının değil, asıl maksadın iyi okunması gerektiğini anlatmaya çalışıyoruz. Selam ve dua ile.