Kuruluşu ve palazlanma dönemi 1980 öncesine dayansa da ilk kanlı eylemlerine 1984 yılında başlayan ve bu tarihten itibaren özellikle güneydoğu ve doğu Anadolu’da ki Kürt köylerine saldırıp masum köylüleri çoluk çocuk, kadın erkek demeden katleden, askerimize, polisimize haince pusu kurup şehit eden PKK terör örgütü, devletimizin son zamanlarda ki etkin mücadelesi sonucu bitme aşamasına gelmiştir. Türkiye Cumhuriyeti Devletinin milletlerarası arena da söz sahibi olmasını istemeyen tüm emperyalistlerin destek verdiği örgüt, sınırlarımız içinde etki alanını kaybetse de ABD’nin sınırsız silah ve lojistik desteği sayesinde Irak ve Suriye’nin kuzeyinde hala gücünü korumaktadır. Hatta o bölgede ortaya çıkan otorite boşluğundan faydalanıp kantonlar halinde kendisine ait bölgeler elde etmeye başlamıştır
DevletimizinZeytin dalıve Fırat Kalkan’ı harekatları ile engellemeye çalıştığı, daha sonra sınır hattı boyunca oluşturmak istediği güvenli bölge projesinihai noktada PKK terör örgütünü ve kurulmak istenen Kürt devletini engelleme planıdır.
Milli güvenliğimiz açısından en büyük tehdit olan PKK, kuruluşundan itibaren bugüne kadar özellikle ABD’nin ve AB’nin desteğiyle ayakta durmaktadır. Batı’nın Ortadoğu ile ilgili planları herkes tarafından bilinmektedir. İsrail’in kuruluşundan itibaren adım adım BOP devreye sokulmuş, soğuk savaşın bitmesiyle birlikte Irak, sudan bahanelerle işgal edilmiş, daha sonra Suriye de çıkarılan kaos ortamıneticesinde, milyonlarca insan yerlerinden yurtlarından edilmiş, bu sayede PKK ve diğer illegal unsurlara hareket alanı açılmıştır.
90 lardan itibaren dağdaki eşkiyanın legalleşme süreci başlamış, terör örgütünün siyasallaşması adına partiler kurulmuş, bu siyasi partilerin örgütle bağlantısı ortaya çıkarılıp kapatıldıkça yenileri derhal devreye sokularak varlıklarını devam ettirmişlerdir. 1991 seçimlerinde bugünkü CHP’nin Selefi olan SHP ile ittifak yaparak ilk defa TBMM’ye giren bölücü siyasi hareket o günden bu yana, iktidar olma sevdasındaki çeşitli siyasi partiler tarafından, kimi zaman pazarlık yapılarak kimi zaman açıktan ittifak yapılarak büyütüldü. Avrupa birliği müzakere sürecinde demokratikleşme adı altında bölücü örgütün siyasi kanadına verilen tavizler,çözüm süreci ile birlikte tavan yaptı.Sürecin PKK tarafından sabote edilerek bitirilmesinden sonra devletimiz de sonuna kadar mücadele kararı alarak hem yurt içinde hemde sınır ötesinde ülkemizi bu beladan kurtaracak adımlar atmaya başladı.
Buraya kadar anlaşılamayacak bir durum yok. Emperyalist batı, 1.cihan savaşında yarım bırakmak zorunda kaldığı işi tamamlama niyetiyle 80’lerden itibaren yeniden harekete geçti. Sovyetler birliğinin dağılmasıyla birlikte ortaya çıkan tek kutuplu dünya hayali yeniden hortladı. Irak’ın işgali ile başlayan ve devamında Suriye’de oluşturulan kaos ortamı, Libya’da Kaddafi’nin öldürülmesiyle altı parçaya bölünen Libya devleti, Yemen in Suudi Arabistan tarafından işgal edilme girişimleri ile yine Mısır da yapılan darbe bu hayalin yansımalarıydı.
Şimdiye kadar bölgeyi dizayn edip istedikleri her şeyi yapan emperyalist güçler hiç beklemedikleri bir anda Türkiye Cumhuriyetinin,olup bitene karşı gelmesiyle karşılaşınca ne yapacaklarını şaşırdılar. Kendi kurdukları EL KAİDE, DAEŞ ve PKK gibi terör örgütlerinin hepsiyle birden amansız bir şekilde mücadele eden Türk devleti, bunun yanında projenin başka bir ayağı olan FETÖ terör örgütünün gerçek yüzünü ortaya çıkararak planlarını sekteye uğrattı. Bu topraklarda olan biteni anlamak için resmin tamamına bakmak gerekir. ABD ve AB’nin içinde olduğu hiçbir olayı tek başına değerlendiremeyiz. IRAK, SURİYE, LİBYA, YEMEN, MISIR, AFGANİSTAN, ve diğer kriz bölgeleri ne ise Türkiye’de bu projenin en önemli ayağıdır. 15 Temmuz darbe girişimini PKK teröründen ayrı düşünmek saf dillilik olur.
Türkiye cumhuriyeti devleti oyunun farkındadır. Bu oyunu bozmak için de milleti ve ordusuyla birlikte elinden geleni yapacaktır. BARIŞ PINARI harekatını da böyle okumak gerekir. Bu harekat bir varoluş mücadelesi ve emperyalizme baş kaldırı harekatıdır. Önce yüce meclisimizdeki terör uzantılarından başlayarak, içeride her türlü terör oluşumunun yanında yer alan kim olursa olsun tespit edilerek, gerekli cezaların verilmesi şarttır. Şanlı ordumuz cephede PYD/PKK eşkıyasıyla savaşırken, biz içeride bu hainlere daha ne kadar tahammül göstereceğiz.
Milletimizin bir kısmının hala asıl meselenin ne olduğunu anlamamış olması da çok ilginçtir. Kendilerine aydın, akademisyen, siyaset bilimci ve devlet adamı diyen bazı zevatın, konu bu aşamaya geldikten sonra dahi devletle paralel düşünmüyor olması eğer gafletten dolayı değilse kesinlikle ihanettir. Anadolu’nun her yanında Türk, Kürt, Alevi, Sünni, genç, yaşlı herkes tek yürek olmuş ordumuza ve devletimize destek verirken, bazı siyasilerin ve isminin başında Prof. Ünvanı bulunan bazı şahısların durumunu da milletimizin derin anlayışına bırakıyorum.
Allah’a emanet olun.
Allah CC razı olsun kardeşim yüreğine sağlık