Sevgili okuyucularım merhabalar uzun zamandır görüşemiyoruz. Umarım hepiniz çok iyisinizdir. Eğer değilseniz biliyorsunuz ki her şey geçici bu dünyada, küçük şeyler içinde mutlu olmayı öğrenmeliyiz. Evet, yazacaklarımın moralinizi bozmasını istemiyorum ama bunları konuşmamız lazım. Hepinize iyi okumalar diliyorum…
Hepimizin bazı konuları konuşurken ya da haber okurken bir kereye de mahsus olsa “insanlık nereye gidiyor” diye sorduğunuzu tahmin edebiliyorum. Daha önce yazdığım bir köşe yazısında da söylediğim gibi normalleştirmek. İnsanlık bir yerlere gitmiyor. Giden şeyleri söylemek istiyorum sizlere.
‘Ahlakımız, Örf ve adetlerimiz, İnançlarımız, Sevgimiz, Namusumuz’
Tahammülümüz, en çokta saygımız gidiyor. Kendimize olan saygımız giderken, yanına toplum ahlakını da alıyor. Toplumsal ahlakımız ikizi olan örf ve adetlerimizi alıyor. Bunlar elimizden bir bir gider iken içimizde ne sevgi ne de tahammül kalıyor.
Bir gazeteci olarak ta bazen soruyorum kendime acaba bazı haberler bazı olumsuzlukları okuyucular için normalleştiriyor mu diye. Kötüyü mü çoğaltıyoruz yoksa kötü her türlü çoğalmak için yer mi arıyor?
Sonra diyorum ki kötü normalleşmeyi biliyor. Normalleştikçe de çoğalıyor. Normalleştirme dediğim kavram, görmezden gelmek değil de unutmaktan geçiyor aslında. Şöyle düşünelim istiyorum, kısa süre gözlerimizi kapatalım ve 2 hafta önce yaşanan üzücü bir olayın hikâyesini gözümüzün önüne getirelim. Bazılarınız hatırlıyor iken bazılarımız hiç mi hiç hatırlamıyoruz. Hatta şuan bunu düşünmeyi bile es geçmiş olabiliriz. O kadar insan öldürülüyorken neden çocuk ölümlerini bile sadece 2 dakika hatırlıyoruz. Bu sizce de biraz kendimizi sorgulamamız gerektiğini hatırlatmıyor mu sizlere de? Masum insanlar katlediliyor ve hepimiz sadece birkaç dakika hatırlıyor ve unutuyoruz. İşte tamda burada bir çocuk, bir anne, bir eş, bir kardeş, bir baba ölmüyor; bizzat biz ölüyoruz. Susarak ölüyoruz, görmezden gelerek ölüyoruz, farkında olmadan onları sosyal medyada çoğaltıyoruz ve tabiat boşluğu kabul etmiyor. İnsan öldükçe yerini kötülük alıyor. Her ölen canda insanlığımız ölüyor ve biz insanlıktan çıktıkça bu kötü fikirli insanlar tepemize çıkıyor. Sosyal medyada paylaşıyor ve diyoruz ki “kadın cinayetine hayır” böyle mi onlara dur diyoruz. Hiç sanmam ünlü olmak için küçücük çocuklar birbirlerini yaktı, kavga etti, cinayet işledi, hayvanlara şiddet uyguladı. Bizde onların istediğini eline veriyor ve kısa süreliğine de olsa internet mecrasında onları ünlü yapıyoruz. Birden takipçileri çoğalıyor ve bin tane yorum. Bunun gerçek bir çözüm olduğunu düşünüyorsanız o zaman yapmaya devam etmelisiniz. Ama benim gibi düşünüyorsanız sessizliğe bürünerek cevap vermeliyiz.
Kendi öz mü öz çocuğu uyuşturucu etkisindeyken annesinin kafasını koparttı ve yolun ortasına attı balkondan. Bir kadının eski okul arkadaşı sadece kadın fuhuş yaparak daha fazla para kazansın diye 3 yaşındaki çocuğunu öldürüp derin dondurucuya sakladı. Nasıl bu kadar mı vahşileştik. Bunun sebebi hepimiz olduk. Yapıldık sıra unuttuk. Hayatımıza devam ettik. İnsanlık bir kez daha ayaklar altına alındı hepimiz üstüne çıkıp tepiniyoruz. Biraz da düşünün insanlık nasıl da bu hale getirildi. Unutmak mı kurtaracak bizi hatırlamak mı? Sosyal medya mı insanlığımızı koruyacak hepimiz bir olup giden değerlerimizi geri getirmeliyiz.
Sevgili okuyucularım görüşmek üzere. Tekrar sizlerle buluşmak dileğiyle. Hepinizi selamlıyor. Büyüklerimin ellerinden küçüklerimin gözlerinden öperek veda ediyorum.